"Ülkemizde Modern Tıp Eğitiminin başlangıcı olarak kabul edilen 14
Mart, ilk kez 1919 yılında İstanbul’un düşman işgaline karşı
tıbbiyelilerin başlatmış olduğu protesto eylemiyle kutlanmaya
başlanmıştır. Daha sonra bir güne sığmayan etkinlikler bir hafta içine
yayılarak 14 Mart Tıp Haftası olarak kutlana gelmiştir. İstanbul Tabip
Odası, bu haftaya özgü bir dizi etkinlik düzenlemekte olup,Silivri
Temsilciliği de 14 Mart günü saat 12.30 da Silivri Atatürk anıtına
saygı duruşu ve çelenk sunma etkinliği yanı sıra 16 Mart gecesi Hotel
Marin de Tıp Balosu düzenleyecektir. Renkli ve bol sempozyum içeren
etkinlikler, sağlık alanında yaşanan bir dizi sorunlar artıkça haftaya
sığmayıp bir ay boyunca kutlanacak hale gelecektir … Tıp Haftasını
kutladığımız bu günlerde,sağlık ortamı, hem hükümetin sağlıkta köklü
değişimler içeren yasa ve uygulamaları hem de bizim gibi meslek
odalarının en çok görüş beyan ettiği, eylem yaptığı sıcak günler
yaşanıyor. Başta yabancı hekim çalıştırmayı içeren Torba Yasası ve buna
karşı Sayın Cumhurbaşkanımızın yasayı veto etmesi ve en son 11 Mart ta
Ankara da 10 bin Sağlık emekçisinin katıldığı protesto mitingi başta
hekimlerin ve diğer sağlık çalışanlarının haklı tepkisini ortaya
koymuştur.
Sağlıkta Reform mu? Yıkım mı?
Yıllardır Koruyucu Sağlık Hizmetlerinin temel direğini oluşturmuş Sağlık Ocakları,toplumun içinde,koruyucu hekimliği özenli bir ekip anlayışı sunarak,Çiçeği,Sıtmayı,Kızamığı,Çocuk Felcini,Veremi alt etmiş,ama şimdilerde biri bir kapatılıyor. Yerine hekimlerin özel muayenehanesi haline dönüştürülüyor. Mahallesine hizmet etsin diye arsa ve binalarını Sağlık Ocağına veren yurttaşlarımız, Sağlık Ocaklarını geri istiyor… evlet Hastaneleri birer özel sağlık işetmeleri haline dönüştürülmek isteniyor. Bunu için Yataklı Kurumlar yasası kökünden değiştirilerek halkın hastaneleri,paralı hale getirilerek,kendi yağıyla kavrulan, özel hastanelerden hiçbir farkı kalmayan işletmelere dönüştürülüyor.
Halkın ilaç tüketme alışkanlıklarını değiştirilmiş,2006 yılında ilaç tüketimi üç kat artmış,böylece milyonlarca dolar döviz ilaç firmalarına akmıştır. Bütçe uygulama tebliğleri her gün değiştirilerek yaşamsal değeri olan ilaçlar dahi ödenmeyip bilimsel gerekçesi olmayan uygulamalar her kesimi güç duruma düşürmüştür. Eğitim Araştırma Hastanelerinde görev alan yönetici kadrolarının Sağlık Bakanlığı tarafından hiçbir liyakat gözetmeksizin atanmalarını içeren yasal değişiklik, kadrolaşmanın en tipik belgelerindendir. Patronları artık hekim olmayan,plansız bir şekilde açılan özel hastaneler,hekimlerin emeklerini sömürüldüğü,yapılan sözleşmeler çiğneyerek, hekimleri yıldırarak ,maaşlarını zamanında vermeyerek,tazminatsız istifa ettirip güvencesiz çalışmalarına olanak sağlanmıştır. Böylece piyasa ortamının acımasız çarklarına terk edilen hekimler çaresiz kalmışlardır. İşte bunun için yapılanlar maalesef Reform değil,Sağlıkta yıkımdır. Sağlık Ortamının bozulması hepimizi olumsuz yönden etkileyecektir. Sağlık hizmeti veren kurumları bir çimento fabrikası gibi algılayıp özelleştirme gayretleri Ülkemizin sağlık ortamını bozacaktır. Her devlet yurttaşlarına en iyi sağlık hizmetini hiçbir karşılık beklemeden ödünsüz sunabilmelidir. Cumhuriyetimizin ve Anayasamızın temel ilkelerinden laiklik,hukukun üstünlüğü,demokratik ve sosyal devlet ilkeleri ışığında Modern Sağlık anlayışının temeli olan koruyucu, rehabilite edici, kapsayıcı,bilimsel ve eşitlikçi anlayıştan asla vazgeçilmemelidir. Sağlık Haktır,Herkese Eşit Ücretsiz Sağlık ve bu hizmeti verenlere insanca çalışma koşulları için halkımızla beraber mücadele etmeye devam edeceğiz. "
Kaynak : SH Dijital
Sağlıkta Reform mu? Yıkım mı?
Yıllardır Koruyucu Sağlık Hizmetlerinin temel direğini oluşturmuş Sağlık Ocakları,toplumun içinde,koruyucu hekimliği özenli bir ekip anlayışı sunarak,Çiçeği,Sıtmayı,Kızamığı,Çocuk Felcini,Veremi alt etmiş,ama şimdilerde biri bir kapatılıyor. Yerine hekimlerin özel muayenehanesi haline dönüştürülüyor. Mahallesine hizmet etsin diye arsa ve binalarını Sağlık Ocağına veren yurttaşlarımız, Sağlık Ocaklarını geri istiyor… evlet Hastaneleri birer özel sağlık işetmeleri haline dönüştürülmek isteniyor. Bunu için Yataklı Kurumlar yasası kökünden değiştirilerek halkın hastaneleri,paralı hale getirilerek,kendi yağıyla kavrulan, özel hastanelerden hiçbir farkı kalmayan işletmelere dönüştürülüyor.
Halkın ilaç tüketme alışkanlıklarını değiştirilmiş,2006 yılında ilaç tüketimi üç kat artmış,böylece milyonlarca dolar döviz ilaç firmalarına akmıştır. Bütçe uygulama tebliğleri her gün değiştirilerek yaşamsal değeri olan ilaçlar dahi ödenmeyip bilimsel gerekçesi olmayan uygulamalar her kesimi güç duruma düşürmüştür. Eğitim Araştırma Hastanelerinde görev alan yönetici kadrolarının Sağlık Bakanlığı tarafından hiçbir liyakat gözetmeksizin atanmalarını içeren yasal değişiklik, kadrolaşmanın en tipik belgelerindendir. Patronları artık hekim olmayan,plansız bir şekilde açılan özel hastaneler,hekimlerin emeklerini sömürüldüğü,yapılan sözleşmeler çiğneyerek, hekimleri yıldırarak ,maaşlarını zamanında vermeyerek,tazminatsız istifa ettirip güvencesiz çalışmalarına olanak sağlanmıştır. Böylece piyasa ortamının acımasız çarklarına terk edilen hekimler çaresiz kalmışlardır. İşte bunun için yapılanlar maalesef Reform değil,Sağlıkta yıkımdır. Sağlık Ortamının bozulması hepimizi olumsuz yönden etkileyecektir. Sağlık hizmeti veren kurumları bir çimento fabrikası gibi algılayıp özelleştirme gayretleri Ülkemizin sağlık ortamını bozacaktır. Her devlet yurttaşlarına en iyi sağlık hizmetini hiçbir karşılık beklemeden ödünsüz sunabilmelidir. Cumhuriyetimizin ve Anayasamızın temel ilkelerinden laiklik,hukukun üstünlüğü,demokratik ve sosyal devlet ilkeleri ışığında Modern Sağlık anlayışının temeli olan koruyucu, rehabilite edici, kapsayıcı,bilimsel ve eşitlikçi anlayıştan asla vazgeçilmemelidir. Sağlık Haktır,Herkese Eşit Ücretsiz Sağlık ve bu hizmeti verenlere insanca çalışma koşulları için halkımızla beraber mücadele etmeye devam edeceğiz. "
Kaynak : SH Dijital