Üç Konu - Üç Başlık

 

Yıllar önce, okul çağlarımda bende bir pazartesi çocuğu idim. Şimdi bu pazartesi çocuğu nasıl oluyor derseniz, açalım biraz konuyu.

 

Okul dönemlerimde iyi notlar aldığım kadar kötü notlarda alırdım doğal olarak. Kız arkadaşlar edinmeye başladığım dönemlerde ise dersler tamamen dibe vurmaya başlamıştı. O en korktuğum veli toplantıları oldumu, kaçacak delik arardım. Çünkü sonrasında evde uzun bir nasihat dönemi. Her neyse. babam gelir okula, akşam rapor çıkar ortaya. durum vahim.ben yine aynı hikaye (genelde bu olay hafta ortası cereyan eder)” bakın valla, yemin ederim bir Pazartesi olsun, derslerime çalışmaya başlayacağım.” Ben bile inanır mıydım dediklerime, hatırlayamıyorum ama artık Pazartesi’lerin kendi adıma olmadığına eminim.Yani belki sizlerde bir pazartesi çocuklarıydınız. Ancak önünüzde uzunca bir süre ve cebinizde harcayacak kredinizin olduğu dönemlerde. Bundan sonra pazartesi çocuğu olmak için kimsenin pek fazla kredisi olduğunu düşünmüyorum. Hayatın gerçeği önümüzde, nefesi ensemizde. Şimdi etrafımıza bir bakalım kimler bu saatten sonra pazartesi çocukluğuna soyunmuş. İlk aklıma gelen, aflarına sığındığım CHP. Şimdi neden CHP? Şöyle bir genel kurul öncesine gidiyorum. Ne zaman güçlü ve iktidara zor anlar yaşatılacak çalışmaların yapılacağını sorduğumda tek söylenen “ şu genel kurulu” bir atlatalım.ardından yine sordum. Cevap “ bayramı bir atlatalım” oldu. Yılmadım sordum. Bu sefer cevap “ yılbaşı bir geçsin” oldu. Yok, bende pes edecek göz yok. Geçenlerde uğradım ve boynumu bükerek, hadi artık biraz canlanma zamanı geldi.uzun zamandır partinin sesi çıkmıyor dediğimde fıkra gibi bir yanıt daha aldım “ il kongremizi bir yapalım”. Ben sormaktan, onlar cevaplamaktan sıkılmadıkça ben sürekli soracağım. Ama korkularımda diz boyu.sebebini sorarsanız, bazı cevaplardan da korkuyorum doğrusu. En korktuğumda bir gün yine sorduğumda “ dur hele bir. Şu seçimleri bir atlatalı” şeklinde cevap almak. Sonrasında zaten soramayacağım.son sorunun ötesi uçurum.Allah rahmet eylesin.

 

Geçenlerde bir haberimde, sürücü kurslarının bazılarının, eğitimlerini Yeni Sanayi Bölgesi’nde yaptıklarını ve bunun suç olduğunu yazmıştım. Bunlardan Metin Sürücü Kursu yaptığını kabul etmiş olmalı ki, habere herhangi bir tepki göstermedi. Ancak Odak Sürücü Kursu, yaptığımız haberin asılsız olduğunu ifade eden bir açıklamada bulundu. Yalnız ne acıdır ki, telefonda sözlü olarak yaptıkları açıklamayı, yazılı açıklamalarına eklememişler. Kurs müdürü, telefonda araçlarının bir elektrik arızasından dolayı o bölgede olduğunu, bekleme esnasında 15-20 dakika orada tur attığını söylemişti. Yapılan yazılı açıklamada ise tamamen haberin asılsız olduğu ve araçlarını bir gece orada bırakıp sabahleyin aldıklarını belirtmişler. Madem araç elektrik arızası nedeniyle orada, niye içerisinde 10-12 kişiyle tur attırılıyor? Aracın çekilen fotoğrafına bakınca ben tamirci falan göremiyorum. Yoksa tamirciyi de mi şaşırdılar diye merak ediyorum. Hele beni açıklama yapmak için oraya çağırdıklarında, sürekli basının karalama organı gibi görenlerin, beni başka bir kursun elemanı olarak suçlamalarını ve karalamaya çalışmalarını şiddetle kınıyor, kamuoyu önünde ispata davet ediyorum. Bir de bu suçlamanın konunun muhatabı olmayan bir hocamız tarafından yapılması durumu daha da vahim bir hale getiriyor. Aslında kamuoyu ve bunu yapanlar gerçeklerin fotoğraf karesindeki kadar açık olduğunu biliyorlar. Bu arada özel eğitim alanlarının nerede olduğuna dair söylentileri de açıklarlarsa sevinirim. Bu konuyla ilgili olarak bundan sonra takipte olduğumu ifade ederken yetkili kurum ve kuruluşları da göreve davet ediyorum.

 

İrfan Abi, iyisin hoşsun.Tamam 2008 yılını barış yılı ilan etmişsin.Çok da güzel düşünmüş ve güzel bir kampanya başlatmışsın. Bu anlamda ben de sana katılıyor ve destekliyorum.Ama bir de büyüğümüz olarak, şöyle bir geçmişe bakarak günah çıkartsan da, bu anlamda da bizlere örnek olup küskünlüklere son versen daha iyi olmaz mı? Sadece ilan etmekle olmaz. Ne demişler “sözler icraata dönüşmedikten sonra bir anlam ifade etmez”