Silivri alınan göçlerin ve İstanbul’un Trakya’ya kaymasıyla müthiş bir mozaik oluşturmaya başladı. Her türlü yatırımın ve kaynak aktarımının yapıldığı Silivri, yarın kendi kimliğinden yoksun olarak ne ifade edecek? Hatta Silivri, sadece resmi evraklarda geçerken, yerini gettoların oluşturduğu bir yerleşim bölgesi alacak.
O zaman da bunun adı Silivri değil, Kars, Erzurum, Samsun, Zonguldak v. s olacak. Burada amacım çeşitli yerlerden gelerek burada yaşamaya çalışan insanları rencide etmek değil. Ancak bu gidişin de gidiş olmadığını ifade etmek istiyorum. Silivri nereye koşuyor?
Kurulan dernekler sadece ve sadece tüm etkinliklerde kendi kültürlerini tanıtma ve yaşatma çabası içindeler. Ancak önemli olan sadece kendi kültürlerini yaşatmaları olmamalı. Kendi kültürlerini tanıtma çalışmalarının yanında göçle gelen insanlarına kentli yaşamın gereklerini de aktarmalılar diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Silivri’nin şu anda bile barındırdığı gettolar var. İnsanların birbiriyle kaynaşmasından çok, kendi içlerindeki kaynaşmasına önem veren dernekler, yarın öbür gün meydana gelecek olan kutuplaşmaların önüne nasıl geçecekler. Silivri ileride yoksa cumhuriyetler şehrimi olacak? Kars’lı olmayanın Karslıların olduğu bölgeden geçemeyeceği, Zonguldak’lı olmayanın Zonguldaklıların olduğu bölgeden geçemeyeceği bir yer olma yolunda Silivri hızla ilerlemekte. Buna birde son günlerde yaşanan terör olaylarının ardından Kürt-Türk kavramlarını da eklersek varın gerisini siz düşünün.
Peki bunca saydığım bölgeselleşmenin ardından bakıldığında Silivri’ye Silivri’de neresi kalıyor?
Oysa, yapılması gereken dışarıdan göç eden vatandaşların kendi öz benliklerini koruyarak, mevcut bölge halkı ile kaynaşmalarını sağlamaktır. Ancak görünen, Silivri’de tam bir kültür çatışmasının yaşandığıdır. Ve acı olan, bu konuda belli noktalarda söz sahibi olanların duruma seyirci kalmasıdır. İnsanlar kaderine terk edilmemeli, olumlu ve gerekli şekilde yönlendirilmeliler. Bu yönlendirme esnasında da gerekli koşulların yerine getirilerek bu konuya hassasiyetle yaklaşılması gereği vardır. Şu aşamada zaten Silivri’den geriye pak bir şeyinde kaldığını söylemek imkansızdır. Çünkü artık Silivri’nin kültürü diye bir şey kalmamıştır. Belediye bünyesindeki halk oyunları ekibi ile modern tesislerde üretilmeye başlanan ve eski tadından, özelliğinden uzak Silivri yoğurdunu saymazsak tabi.
Bunun için artık kültür çatışmaları ve kendi içindeki dayanışma politikaları bir kenara bırakılıp, ortaklaşa iki kültürün birbirini tanımasını sağlamak, birbirine sempatiyle yaklaşmasını başarmalıyız. Unutmamak gerekir ki, burası Silivri ve Silivri Silivri olmadığı gün, insanların geldikleri yerden farkı kalmayacak buranın. O zaman ne anlamı kalacak eşi dostu memlekette bırakıp gurbete çıkmanın. Buradan önce sayın belediye başkanımız Hüseyin Turan’a ve hemşeri dernekleri yöneticilerine sesleniyorum. Bir araya gelerek farklı kültüre sahip bu insanlar ve Silivri’nin ileride de yaşanabilir bir yer olabilmesi için daha fazla geç kalmadan bir şeyler yapın. Bir şeyler yapın ki, insanlar arasında oluşabilecek kutuplaşmaları, düşmanlıkları, hasetlikleri engelleyin. En iyi hizmet bence insanların kardeşçe yaşamaları için yapılan hizmettir. Umarım bu yazılanları ukalalık olarak değil, bir dilek, bir temenni olarak kabul edersiniz. Çünkü hepimiz Silivriliyiz. Silivrili olabilmemiz için de Silivri’yi yaşatmalıyız.
İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle HOŞÇA KALIN