Geçmiş zaman ve gelecek olan zamanlar arasındaki ikili farklara değindim. Ama mutluluğun anlık olduğunu belirten dostlarım oldu.
Geçen zaman da zaten gideni geri getirmek mümkün değil ve bu bağlamda asıl olan da gelecek olan zamanın kıymetinin bilinmesi. Bu iki önemli faktöre değindim gelecek olan zamanın kıymetini bilirseniz zaten her anınız doldu dolu geçer.
Neyse asıl konuma başlamak istiyorum. Hatırlanmak, hatırlamak, hatırlatmak üzere.
Güzel Türkçemiz o kadar mükemmel bir dil ki nereye çekerseniz oraya gelecek cinsten. İlk cümleyle ne gibi bağlantı var diyeceksiniz belki de ama cevabı alt satırda.
Hatır köklü bir kelimeye, isimden fiil yapan -la ekini getirdiğimizde türeyen sözcüğün anlamı, ardından getireceğin sadece bir harfle çeşitli anlamlar kazanabiliyor.
Bugüne kadar zaten Türkçemizin bozulduğuna dair bir sürü kitaplar basıldı televizyon programları yayınlandı.
Bende özellikle bu hafta bu konuya değinmek istiyorum.
Bozulan Türkçenin ana hatlarıyla beraber baştan sona düzelmesi için uzun bir süre lazım. Ancak dilimizin kıymetini bilmeyen bazı Türk vatandaşlarımız her geçen gün daha da kötüye giden dilimizi düzelteceklerine yeni yeni anlamsız kelimeler üretip Türkçe olduğunu sanıyorlar.
O kadar kolay okunabilen hafif, narin bir dilimiz var ki zorlaştırmak için veya anlamsızlaştırmak için elinden geleni yapanlar yapıyor. İnternet ortamı zaten malumunuz Türkçenin pek uğramadığı bir yer. Yüklemin olmadığı, bağlaçların hiç alakasanın bulunmadığı, hatta özel isimlerin falan baş harfleri de tam tersine zaten büyük yazılmıyor, tahmin edebileceğiniz gibi puntosu en küçük harfler kullanıyor.
İşte bu noktada en büyük görevlerden biri de genç arkadaşlarımızın üstüne düşüyor.Türkçe anlamını yitirmeden veya Türkçemizi yitirmeden kendimizden başlamalıyız çözüm üretmeye.
Çünkü bizim ''k'' harfimiz var, ''q'' harfimiz yok. ''Selam''larımız var ''slm''lerimiz yok.
Bu ve bunun gibi birçok hatayı düzelterek başlayabiliriz.Tabelalarımızın Türkçeye karşı sanki bir antipatikliği var. Bununla ilgili örnekler aslında sayısız ama dışarı çıkıp sağınıza solunuza baktığınızda mutlaka göreceksiniz. İngilizce tabela asılıp içeriye Türk müşterilerin girdiğini...
Bu ve bunun gibi birçok hatayı düzelterek başlayabiliriz.Tabelalarımızın Türkçeye karşı sanki bir antipatikliği var. Bununla ilgili örnekler aslında sayısız ama dışarı çıkıp sağınıza solunuza baktığınızda mutlaka göreceksiniz. İngilizce tabela asılıp içeriye Türk müşterilerin girdiğini...
Hatta sahibinin bile Türk olduğunu...
İngilizce veya başka bir dil öğrenmek çok güzel bir şey. Bunun önüne kimse engel koymuyor zaten. Ama yabancı dili Türkçeleştirmeye çalışırsanız ne o kelimenin yabancılığı kalır ne de Türkçeleşir. Yabancılaşmak yerine özüne dönerek kendi dilini yüceltmen lazımken dilimizi yabancı dillerle birleştirip anlamsız kelimeler ortaya atmak, hem 29 tane mükemmel harfimizin hem de Türkçemizin canını yakıyorsun. Bakın size Türkçe ve İngilizce 2 tane kelime örneği vereceğim.
ACIKTIM--- I WAS HUNGRY DİLİMİZ KÖTÜYE GİDİYOR---We are going to BAD LANGUAGE
Bir kelimeyle anlatabildiğimiz şeyleri 3 veya daha fazla kelimeyle anlatmaya çalışan başka diller arasındaki fark Türkçemizin sadeliğini ve hoşluğunu anlatmaya yetiyor sanırım. Bir zahmet dilimizin güzelliklerini önce sen hatırla sonra çevrendekilere hatırlat...
Bir kelimeyle anlatabildiğimiz şeyleri 3 veya daha fazla kelimeyle anlatmaya çalışan başka diller arasındaki fark Türkçemizin sadeliğini ve hoşluğunu anlatmaya yetiyor sanırım. Bir zahmet dilimizin güzelliklerini önce sen hatırla sonra çevrendekilere hatırlat...
Bu kadar güzel bir dilimiz varken yabacılaşmak ve dili yabancılaştırmak yerine dilimizi daha üretken hale getirmemiz dileğiyle.
Dilini kaybeden bir millet, herşeyini kaybetmiş demektir
Peyami Safa