Yoğun bir koşuşturma kaplıyor hayatımızı, benliğimizden uzaklara götürüyor. Kendimizi hayatın derinlerinliklerinde sanıyorken biz, sığlığın içerisinde çamurlara bulanıyoruz. Bocaladığımız çamurlar benliğimizi kaplıyor ve titlelerimiz içerisinde çamurda yok olduğumuzu unutuyoruz. Parlayan titlelerimiz bizi bizden alıyor.
Kendimizi oynadığımız rollerden ibaret görüyoruz. Özümüz yerine imajımızla bir tutuyoruz kendimizi. Bu da bizi başkalarının onayına bağımlı kılıyor. Bilmek bizim gerçeğimiz oluyor, bir şey bilmek çok önemli gözükmeye başlıyor.
Bilgi sandığımız şey içerisinde bilmemenin güzelliğini unutuyoruz. Fazla bildiğimizden olsa gerek, sevgiyi dışımızda aramaya başlıyor, birbiri ardına bağımlılık ilişkileri kuruyoruz. Oysa ki sevginin bilmeme üzerine kurulu olduğunu hatırlamamız an meselesi...
Bilmemek ve sevmek sıradanlıktan ibaret geliyor insanoğluna. Oysa tek ibadetimiz ve belki de inancımızın en büyük mertebesi bilmediğimizi kabul ederek sadece sevebilmek değil mi?
Evrende, insanda kusur aramak ve bulmak meziyet değil ve olamayacak hiçbir zaman. Olanı olduğu hali ile anlayabilmek ve hediye olarak kabul edebilmek asıl meziyet. Asıl olanı görebilmek ''anlık ''bir mesele. Gördüğün şey, gördüğünü sandığın anda kaybolmaya mahkum değil midir? Baktığın resim sana bir anıyı hatırlattığında anlam taşır. Ya acıtır, ya mutlu eder, ya üzer, ya da sevindirir öyle değil mi?
Çünkü ''anlamlandırmaya'' başlar zihnin. O günü, o anı, belki çizerken ressamın hiç anlatmadığı alakasız bir şeyi anlar, hisseder şaşırırsın. Anlam böyle bir şeydir. Bilmekten gelir anlam. Daha sı bilmediğini bilmemekten. Bu yüzden bilmek acı verir. Her şeyi biliyorum zannetmek ve anlam verip diretmek kendine ve başkalarına zarar verir.
Şimdi çevrene bir bak. Gözlerini ilk çevirdiğin yere ve içinde hissettirdiği anlama bir bak. Ve sonra hiç bir şey bilmeden, anlamlandırmadan bir daha bak. Hatırlattıklarını, anılarını, anımsattıkları olmadan. Denize bakarken o gün geçirdiğin güzelliği ekleme üzerine, denizi izlerken aklına gelen kötü anını düşünme sadece bak. Ve gör. Denizin sadeliğini, ferahlığını ve serinliğini hisset ve yeniden bak. Zannettiklerin ile yarattıkların ile değil, sevgiyle sade bir çocuk gibi anlamlandırmadan, bilmeden bak.
Görebildiğin şey, insan yargılarından önce ki ilk mutluluğunun resmi olacak.
Sevgi ve Huzurla
Burcu ERİM DURAL