Uyarmadan Vuracağız…
Herşey, Ekim 1992’de Amerika’nın Muavenet isimli gemimizi vurmakla başlamıştı
5 denizcimiz şehit olmuş, gözler Amerika’ya çevrilmişti!
Amerikalılar, “Sorry” dedi. Sadece “Sorry”… Açıklama, bizimkilerden geldi. Efendim, “Muavenet o saatlarde orada olmamalıymış.” Amerika olaya çok üzülmüş, ne gerekirse yapılacakmış.
Çok değil; yıl 1996, Yunanlılar, it dalaşına giren F16 uçağımızı düşürdüler. Pilot Yarbay Osman Çelikli sağ kurtulacak ama Pilot Yüzbaşı Nail Erdoğan Şehit düşecekti.
Yunanistan’a Nota verildi. Gazetelerimiz manşetten verdiler “Bir gece anısız gelebiliriz” diye
Gelen, yunanlı pilot oldu. Pilot yarbayımızı hastanede ziyaret etti özür diledi:
“ Emniyeti açık unutmuşum kusura bakma” dedi ve gitti.
Şehit Yüzbaşımızın annesi ise yıllar sonra dile geldi, (AİHM) Avrupa insan hakları mahkemesinden 16 yıl önce açtıkları davadan bir haber çıkmadığını söylüyor.
Güneydoğuda karakollarımız basılmaya başlandı
2002 de 13 şehit
2003 de 21 şehit
2004 de 73 şehit
Ne dediler: “Şehitlerimizin kanı yerde kalmayacak”
2006 Tarihinde “askerlik yan gelip yatma yeri değildir” denildiğinde, savaş çıkacak zannettik.
21.10.2007 Hakkari saldırısı 12 şehidimiz var.
“Sözün bittiği noktadayız” dediklerinde, yine anlamıştık bir şey olmayacağını
07.12.2009 Tokat Reşadiye’de askeri konvaya saldırı. 7 şehit
Yetkililer ilk kez “Bıçak kemiğe dayandı” sözünü kullandılar. Gördük ki; bıçak dayandığı yerde kalakaldı.
31.05.2010 Hatay Deniz Kuvvetleri ikmal komutanlığına roketatarlı saldırı, 6 şehidimiz var.
Dediler ki; Teröristlerin izini bulduk, akşama sabah tepelerindeyiz…Bulamadılar, fatura İsraile kesildi.
Temmuz 2011 Silvan’da 13 şehit,
Ağustos 2011 Hakkari Dağlıca baskınında 8 şehit verince hep birlikte Dağlıca’ya gidildi. Mevzi gerisinde kimin çömelip, kimin çömelmediği tartışıldı.
Kalan sağlar bizimdir.
19.06.2012 tarihinde aynı yerde, kalan sağlarımızdan 8 askerimizi daha şehit ettiler.
Cumhurbaşkanımız, “tam da barış görüşmelerine denk geldi” dediğinde; Başbakanımız, o an bir şey diyemedi ama Başbakan Yardımcımız, “Silahları vardı” sözüyle durumun vehametini ortaya koyuyordu.
20 yıl sonra
21.06.2012
Suriye uçağımızı düşürdü
İlk sözü Başbakan Yardımcımız söyledi; “Soğukkanlılığımızı korumalıyız” dedi. Bir haftaya yakındır konuşmayan başbakanımız. Bir Pilot montu giyerek ve güneş gözlüklerini takarak kokpitte poz verdi. “Uyarmadan vuracağız” diyerek yüreklerimize su serpti…
Geçmişte, böyle durumlarda, Devlet Büyüklerimiz ne diyor diye bir araştırdım. Bakın, ne açıklamalarda bulunmuşlar!
İsmet Paşa: Bana çizmelerimi getirin…
Süleyman Demirel: binaenaleyh öküzün altında buzak aramaya lüzum yoktur. Müttefikimiz Amerika ile görüşmeler sürmektedir…
Bülent Ecevit: Beni bu konudan haberdar etmediler. Hüsametine soralım.
Turgut Özal: Bir koyup üç alacağız. 65 milyon olalım, o zaman hesap soracağız.
Tansu Çiller: Bu asker gidecek, o adadan, o bayrak inecek. (Kardak Krizi)
Tayyip Erdoğan: Türkiye böyle çete devletlerine pabuç bırakmaz. Uyarmadan vurabiliriz.
Yıllarca duyduklarımız bunlardı.
Oysa, ben Amerikanın bize 60 yıldır söylediği tek kelimelik sözünü devlet büyüklerimizden bir kerecik olsun duymak istiyorum.
“Sorry”