Kara Korsan’ın Hazinesi…
Bu hafta sizlere, çocukken sıkça dinlediğimiz bir masal kahramanından bahsedelim. Filmleri çevrildi. Çizgi romanları yapıldı. Oyunları icat edildi. Şekerleme dünyasında yer aldı. Tekstil dünyasının gözdesi oldu. Kısacası Kapitalist dünya Kara Korsan’ın sırtından çok kazandı…
Nasıldı hikâyesi?
Yağmur, gök delinmişçesine yağarken; soluk benizli sokak lambasının altından bir siluetin sıyrılıp, limandaki meyhaneye doğru aktığını kimse görmemişti.
Siyahlar giymiş bu adam, elindeki büyükçe kâğıdı sallayıp meyhanedekilere seslendi!
“Susun ve beni dinleyin, size susun diyorum!”
Sesler yavaşça azaldı ve bir iki homurtudan sonra bitmişti.
“Size hayatınızın fırsatını sunuyorum. Son bir sefer bize yeter, hepimize yeter” diyerek elindeki haritayı sallayarak devam etti… “Şu gördüğünüz harita da hepimize yetecek kadar altın var. Burası ıssız ada, burada batan Kraliyet gemisinin altınları yatıyor. Kim benimle gelmek ister. Herkes payını alacak. Maceraya ortak olan yok mu?” diye bağırdığında küçük meyhaneden çığlıklar yükselmişti…
Siyahlar giyinmiş adamın dikkati ise; az ötede yalnız başına oturan adamın üzerinde toplanmıştı.
“Siz, bayım teklifimi duymadınız mı?” Adam dönerek; “ alacağım paydan çok vereceğiniz unvan beni daha çok ilgilendirir.” Diyerek devam etti: “Çünkü şu gördüğün insanları yıllardır tanırım çoğu benim adamımdı ve ben bir kaptandım, ne yazık ki gemimi büyük bir fırtınada kaybettim.”
Siyah giysili adam sorar: “Benden istediğin nedir?”
Yalnız adam: “ Eş kaptanlık isterim. Seni ve adamlarını ıssız adaya ancak ben götürürüm.”
Siyah giysili adam elini uzatırken: “ bana Kara korsan diyebilirsin” dediğinde yolculuk başlamıştı…
Kara korsan ve eş kaptan yol boyunca planlar yapıyorlardı. En nihayetinde adaya yaklaştıklarında. Kara korsan planını bir kısmını anlattı:
“ Bu gece, bize yakın olan kuvvetli ve akıllı tayfalardan kurtulmamız gerekiyor. Hazineyi bulduğumuzda, tayfaları bizim aleyhimize kışkırtabilirler” dediğinde eş başkan çeşitli numaralara başvurarak ayarttığı denizcilerle gece amacına ulaşmış oldu…
Adaya yaklaştıklarında denizcilerin yarısı yok olmuştu! Karaya ayak bastıklarında kalanların yarısı da yok edilivermişti. Ellerindeki plana göre hazineyi bulmalarına az kalmıştı.
Eş Başkan, mutfağın önünden geçerken içerdeki karaltıyı fark eder! O da ne? Kara Korsan, yemek kazanına zehir atıyordu. Eş Başkan hiç kimseye belli etmedi, sessizce indirdiği bir filika ile kaçmayı başarmıştı.
Sabah yalnızca bir kişi uyanabilmişti…
Kara Korsan ve hazinesi artık başbaşaydılar… Lakin Kara Korsan tek başına ne hazineyi filikalara yükleyebiliyor ne gemiye taşıyabiliyor ne de yalnız başına gemiyi kullanabilecekti…
Çığlıkları, yıllarca ıssız ada da çınladı durdu. Eş kaptan limandaki meyhanede denizcilere hikâyesini anlattı durdu… Böyleydi Kara Korsanın hikâyesi. Son bir sefer yapalım bize yeter dediğinde son seferine çıktığını bilememişti…
Artık herkes Kara Korsan’ın hazinesinin peşinde koşacaktı…
Ne filmler çevrilecek ne oyunlar oynanacaktır.