Kaygıları Körüklemeyelim
Yaşantımızdaki en doğru kararı kaç yaşında verdik? Ya en büyük başarımızı ne zaman elde ettik? Ya başarısızlıklarımız? Deneyimlerimiz, nasıl deneyim kazandık, şanslarımız nelerdi? Bu hafta 13-14 yaşındaki çocukları ağlarken görüyorum. O kadar masumlar ve gözyaşları o kadar içinizi eziyor ki anlatamam. Ee büyümek, yaşam, başarı, kariyer kolay değil! Malum 25 -26 Kasım Teog tarihleri ve bu çocuklar ya başaramazsam kaygısıyla ağlıyor. Aa canından kıymetli mi derdi ya eskiler heh işte öyle bir nara atası geliyor insanın.
Akıllardaki soru ya tam yapamazsam (full çıkarmak dedikleri) başarılı olamazsam?
Hayır olacaksın, komşunun çocuğu şu liseye gidecekmiş, arkadaşımın çocuğu bu okula yerleşecekmiş ya sen? Çalış çalış ezberle her bilgiyi yala yut yok yutma dursun ağzının bir kenarında. Aileleri de anlıyorum bakmayın böyle dediğime çocuklarımız iyi bir geleceğin kapılarını aralayacak okullara yerleşmeliler.
Peki başarı böyle mi elde edilir, daha da önemlisi başarı nedir? Sadece kariyer planlamak onları başarıya götürür mü?
Aslında gerçek başarı sadece akademik başarı değildir onunla birlikte gelişmiş duygusal zekamızı kullandığımız, vicdanımız öz denetim yapabildiği, yaşamı her yönüyle soluduğumuz zaman gerçek başarıya giden yolda olabiliriz.
Peki bu çocuklara nasıl davranmalıyız?Öncelikle bu doz kaygı onlara yarar sağlamaz.
Onları bu güne nasıl getirdiğimiz önemli. Yedirip içirip giydirmek bir dediğini iki etmemek iyi hocalardan dersler aldırmak gibi tutumlar bugün başaracakları anlamına gelmez.
Onları sevdiğinizi ne kadar hissettirdiğiniz, onlarla ne kadar bire bir zaman geçirdiğiniz, sohbet ettiğiniz, oyun oynadığınız ne kadar özgür bırakıp desteklediğiniz ise çok önemlidir. Yapabilecekleri işler konusunda yardımcı olmamak deneme yanılma şansı vermek destek olup güvenmek yaptıkları güzel şeyleri fark etmek, çabalarını takdir etmek gerekir.
Çocuklarımızı oldukları gibi kabul edip yeteneklerini ortaya çıkararak kendilerini gerçekleştirmelerine yardımcı olmak belki de ihtiyaçları olan ,onlara sunulması gereken tek imkandır. İlgi alanlarına yönelik tutumlarını fark edip onları bu yönde teşvik etmeliyiz.
Onlar bizim küçük modellerimiz değildir. Bizler gibi hissetmelerini,
olmalarını beklememeliyiz. Hatta çoğu aile olamadığını çocuğu olsun dayatmasına devam ediyor.
Çocukların yaşadığı bu sınav kaygısı tabi ki bir kişilik bozukluğu değil. Bu pek çoğunda öğrenilen bir durum. Ailelerin yaşadığı kayğı çocukları da sarıyor.
Beklentileri çok yüksek olan aileler karşısında çocuklar da onları mahçup etme, sevilmeme korkularına kapılıyor. Kıyaslanma travması yaşıyor. Sınavda ailesinin istediği sonucu alamazsa artık değerinin olmayacağını sanıyor. Bugün çocuğunuz sürekli yemeklerinizi beğenmese arkadaşımın annesi gibi kek yapamıyorsun babası gibi futbol oynamayı bir türlü beceremedin dese ne hissedersiniz.
Daha önce de yazmıştım notlar sınavlar karneler çocuklarımızın bütün olarak değerlendirmesi değildir tüm bunlar belli konulardaki kazanımları ölçer gerçek başarıyı ölçmez.
Her zaman daha iyisini yapmak için şans vardır. Sizi seven ,destekleyen, size güvenen birileri varsa tabii.
Çocuklarınızın kaygılarını körüklemeyi bırakın ve onlara kendilerini değerli hissettirin . Onların küçük adımlarını görün gayretlerini takdir edin.
Duygusal zekalarını baskıladıkça gerçekten başarılı ve mutlu olma şansları olmaz unutmayın.
Ne guzel yazmissin arkadasim.Yuregine saglik.