BÜTÜN DÜNYA BİR ARAYA GELSE BİR EVLAT EDER Mİ?
Yazıp yazmamak konusunda çok düşündüm ne de olsa anneler günü en gönül rahatlığıyla kalem oynatılacak gün. Bunu söylemek de ağrıma gidiyor ama insan yazmaya utanır mı? Utanırmış. Bunca şehidin içinde onların kanları kurumamışken evlatsız anneler günü geçiren annelerin varlığında, utanırmış.
Her gün gelen şehit haberleri karşısında bugün de mi diye yıkılıyoruz boğazımızda kocaman bir düğümle yutkunuyoruz. Her haberde bir orman yangınına tutulmuş gibiyiz ya sonra yeni bir hafta ve dert pazartesi sendromu olmuş, o orman yangınından geriye kalan şehidimizin ana-babasının yüreğinde kıyamete dek yanacak gencecik bir fidan. Ateş sadece düştüğü o gönülleri yakmaya devam ediyor.
Yaratandan başka kimseden merhamet beklenmez ama bunca varlık ki insan demeye dilim varmıyor ne ara bu kalleş pusuları kuracak kadar merhametsizleşti? Ruhlar beyinler masum insanların kanına girecek kadar nasıl boşaltılabildi? Ama biz biliyoruz ki “Zulm ile âbâd olanın ahiri berbâd olur.”
Bunca acımasızlık içinde kaskatı kesiliyor insan sonra belki bir çocuk kahkahası duyuyor ve hayır diyor kalkmalıyım ve çok çalışmalıyım bir şekilde hayata tutunuyor, görmüyor, duymuyor yok sayıyor ve kendi varlığını ayakta tutma mücadelesi veriyor. Acıdan ölünmüyor. Yaşamak yarım kalıyor, yaşamak boğazımızda bir düğüm oluyor öyle ki bazen uyumaya utanıyor bazen konuşmaya bazen oğlunu sevmeye, insan yazmaya utanır mı arkadaş utanıyor işte. Ne kolay değil mi söyleyivermek, konuşmak- yazmak, hayata kaldığımız yerden devam etmek. Ne kolay…
Kaldığımız yer Anneler Günü ne kolay değil mi annemize aldığımız hediyeleri paylaşıvermek. Analar ki evladı bir avuç toprak olmuş gelemez artık elini öpmeye.