ADI VAR KENDİ YOK... (BELMA BALCI)

Çimenlere öylece uzandım, Viski de yanımda uzanmış hızlı hızlı soluyor… Çok uzun bir yoldan gelmiş gibiyiz ikimiz de…Aslında yanlış değil bu cümle… 3 saate yakın yürüdük dağ bayır demeden… Kaç kilometre yol katettik bilmiyorum… Masmavi gökyüzündeki bembeyaz bulutlara bakıyorum öylesine… Bulutlardan biri matematikte bir formül gibi şekil alıyor; pay ve payda, ortada bir çizgisi bile var nerdeyse… Mühendislik damarım tuttu, katettiğim mesafeyi düşünürken aklıma hız formülünü getirtti bu matematiksel bir şekil almış olan bulutlar…

Ha sahi neydi hız formülü… hız eşitttir yolun zamana bölümü değil miydi: hız=yol/zaman;  Bu basit formülde değişkenlerin yerlerini değiştiriyorum şimdi ve karşıma şu çıkıyor: zaman=yol/hız… yani hızın olması için yolda olmak lazım, yani hareket lazım…

Ben ise şimdi öylece yatıyorum çimlerde, yani hareketsizim, yani hız gerektiren bir yol yapmıyorum… Hızım sıfır, yolum sıfır… Zaman formülüne bakıyorum yine, neydi zaman? Yolun hıza bölümü! Yolum sıfır, hızım sıfır; yani 0/0 eşittir zaman… Bu reel bir sayı değil, tanımsız diyorlar matematiğin ileri gelenleri… Bence bu eşitliğin sonucu da sıfır… yani şimdi burada, bu gökyüzünün altında çimlerde öylece yatarken zaman durmuş mu oldu benim için? 

Viski ile öylece hareketsiz çimlerde yatarak zamanı durdurduk biz, sıfırladık kendi içimizde… Şu an bizim için zamanın adı var ama kendi yok… Ama havadaki bulutlar yavaşça hareket ediyorlar, batıdan doğuya doğru… Bizim için olmayan zaman onlar için işliyor…

Yok yok zamanı durduramadık yine de Viskiciğim, istediğimiz kadar taş kesilelim şu dünyada, yine de zamanı durduramıyoruz, çünkü dünyayı durduramıyoruz… Biz öylece kaskatı kesilsek bile dünya dönüyor durmadan biz ne dersek diyelim, hayat geçiyor… Biz bu dünyanın üzerinde oldukça onun hareketine bağımlı değil miyiz!

Dünya kocaman bir küre… öylece boşlukta dönüyor milyarlarca yıldan beri, hiç durmadan hem de… ivme, sürtünme katsayısı, hız eğrisi falan fişman beni ilgilendirmiyor, mühendisliğin lüzumu yok, önemli olan onun hep dönmesi hiç durmadan, hiç durmadan… hem de belli bir eğimle, aynı yörüngede… Bütün bunlar yeryüzündeki yaşamın tek belirleyicisi, dünya birazcık yavaşlasa, birazcık eğilse, yörüngesi birazcık değişse hepimiz yok oluruz anında… yani bu dünyadaki yaşamımız pamuk ipliğine bağlı…

Koskocaman bir küre, aslında bize koskocaman geliyor, halbuki minicik, bir toz tanesi kadar minicik, hatta daha da küçük, daha da küçük, küçücük, görünmeyen atom parçacıkları kadar tüm evren içinde… Ve bizler bu kürenin üstünde ordan oraya yolculuklar yapıyoruz, bir yerlere gidiyoruz bir yerlerden geliyoruz… Dünya küçücük ve bizim başladığımız nokta ile vardığımız arasındaki yol da kısacık… Öyle ki; her yola çıkışımızda, her yolculuğumuzda kattettiğimiz her mesafe bizi her defasında başlangıç noktasına yaklaştırıyor…

Herşey ne kadar göreceli… Tüm algılamalarımız, beynimizin içindeki karanlık odadaki rengi olmayan negatif resimlerden ibaretler sadece; gerçek olan nedir, yalan hangisidir ayırmak zor… Doğuya doğru hareket eden bulutların üzerinde zaman daha çabuk akıyor… Ben burada böylece yatsam sonsuza kadar, dünya üzerindeki kendi zamanımı durdursam, sadece dünyanın dönüşüne bıraksam kendimi, zamanla oynamasam hiç diyorum… Aynı yaşamak gibi, insiyatifi karşımdakine bıraksam, kaderimi yaşasam sadece… bana geleni kabul etsem sadece, hiç bir şey için uğraşmasam, üzülmesem, beklemesem, karşıma çıkanlar hoş gelseler sefa getirseler… Ve bir şarkı tuttursam öylece durup hiç bir şey yapmadan, sadece mavi göğe bakarak, bulutları bir şeylere benzetme oyunu oynayarak ve kuşların cıvıltılarına eşlik ederek insan sesimle… Hadi siz de bize eşlik edin şimdi, hemen şimdi kocaman bir koro oluşturalım, zaman dursun ve biz sadece şarkı söyleyelim…

Sigaramın dumanı da dumanııı
Yoktur aman o yarimin imanııı…


8 temmuz 2011

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol