Çocuklara o saate kadar tekrar çay demlemeleri rica etmem lazım.
Gazeteler masanın üzerinde, ilk önce yerel de yazan köşe yazarları, ardından Ulusal da yazan köşe yazarları..
Onlarca yazar..
Onlarca farklı konu…
Telefonum çaldı..Dahili
“Ali bey sizi Cem diye biri arıyor”
Cem diye biri kim ola ki?
Yaza girmek üzereyiz aylardan mayıs. Bu ayda yazlıkçılar Silivri’ye gelmeye başlar, onlarca yeni satış noktası açılır. Eskilerde cep telefonum var.
Bu Cem; Yenilerden biri olmalı diye düşünüp
“Bağla” dedim Veysel’e..
Oldukça kibar ve o kadarda sıkılgan bir ses:
“Ali bey”
“Benim”
“ Cem ben…..Cem Gürdal?”
Tanıdık biri herhalde…..Çıkaramadım. Bozuntuya da vermedim.
“Teşekkür ederim Cem bey nasılsınız?”
“Tanıdınız değil mi?”
Pişkinliğe vurdum işi, gülerek;
“Vallahi Cem bey, sezona girmek üzereyiz, ben de akşam geç saatlere kadar çalıştım... Kafamı toparlayamadım daha kusura bakmayın çıkartamadım”
“Hababam sınıfının Tulum Hayri’siyim ben!”
Haydaaa sabah sabah şaka mı bu şimdi…Tulum Hayri’nin ne işi olacak benimle….Hababam da bir sürü karakter var hangisiydi Tulum Hayri?
Telefon açık…Googleye giriyorum..Cem Gürdal yazıp, entere basıyorum.. Çıkan ilk sayfaya dalıyorum.
Milliyetin Yaşam sayfalarından bir tanesindeyim… “'Hababam Sınıfı' filmerinin unutulmaz Tulum Hayri'si Cem Gürdal, yıllar sonra hatırlanmanın yaşıyor”
Resmini görünce hatırlıyorum, hatırlayınca da aklım başıma geliyor…
“Cem bey?”
“Buradayım!”
“Size nasıl yardımcı olabilirim”
“ Ali Kardeşim telefonunuzu yakın bir dostumdan aldım………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………”
O anlatırken, kulaklarım işlev dışı kalıyor..Ben Internet sayfasında ki haberi okuyorum..
'Hababam Sınıfı' filmerinin unutulmaz Tulum Hayri'si Cem Gürdal, yıllar sonra hatırlanmanın mutluluğunu yaşıyor. 45 yaşındaki eski oyuncu, 17 Ağustos depreminde tek varlığı olan evini kaybettikten sonra yedi çocuğuyla yaşadığı zor günleri, şimdi kendisine uzatılan yardım elleriyle unutmaya çalışıyor.
Gölcük çadırkentinde yaşam mücadelesi veren…..”
Yazı ile beraber Cem Gürdal’ın telefondaki sesi de sona eriyor…
İki gün sonra Yaşlı bir amca Cem Gürdal’ın hazırladığı Hababam Albümünü getiriyor bana…
Çaylarımızı karıştırırken, amcanın anlattıklarını hayretler içersinde dinliyorum..
“İşte böyle” deyip müsaade istiyor..
Şaşkınlığımla baş başa kalıyorum..
Dudaklarımdan üç kelime dökülüyor..
“ Demek bu kadar vefasızız?”
Yaz aylarının sıcak ve yoğun günleri geride kalıyor..
Eylül ayı ile beraber, sonbahar yeşili dikkatlice sarıya boyarken…
Yine bir sabah, işyerindeki arkadaşlar haberi veriyor..
“Ağabey başın sağ olsun,arkadaşın ölmüş”
Korku ve endişe ile soruyorum…
“Arkadaşım kim?”
“Sana Albüm gönderen……Cem….Hayri …..Tulum Hayri”