Silivri Facebook

YORGUNUM
Alınteriyle kazanılmış ekmek uğruna mücadele yormadı beni. TRT’de pazartesi günleri “Şahların Labirenti” diye ekranlara getirilen yurtseverlere, demokratlara, solcu, devrimcilere yönelik saldırılara eli kolu bağlı, dilsiz kalmak yordu beni. Tam bağımsız özgür bir ülke sevdası için can verenleri kötüleyen, işbirlikçilerin ağzından Amerikan eğitimi ve parasıyla işledikleri cinayetleri savunuyor olması ne garip ne tuhaf.
 
1 Ocak tarihiyle TRT kanalının biri Kürtçe yayına başlıyor biliyor musun? Bir düşün kardeşim.Bu toprakların kardeş halkına çok görülen ana dili, 30 yıldır süre gelen kanlı çatışmanın sebeplerinden biri değil miydi? Bilmem kaç kişi yazısında “Kürt” kelimesi geçti diye kellesi alındı, yargılandı, zindanlara atıldı, aforoz edildi.
 
Kürtçe bir türkünün bedeli bu kadar ağır mı olmalıydı. Bilirsin biz insanı, doğayı, kurdu, kuşu, denizdeki balığı yeryüzünün paydaşları – ortakları olarak gördük. “Yetmiş iki milleti bir gören” “Ne olursan ol gel” diyen geçmişimizden, modern çağın “Bütün ülkelerin ezilen halkları ve işçileri birleşin” şiarının mayasından geliyoruz. Bu ülkenin devrimcilerinin yüreği ve kanı Filistin’de, Vietnam’da, Şili’de(1973), Kara Afrika’da Uzak Asya’da, atarken, işbirlikçiler işgalcilerin saflarında Kore’de, Anadolu çocuklarının kanını akıtmıştı.
 
Oy kardeşim çok yorgunum, öfkeliyim ve ne yazık bahtı kara güzel ülkemde paranın padişahlığını yıkamadık velhasılı.
 
12 Mart’ta, 12 Eylül’de Sam Amca’nın çocukları emir komuta zinciriyle kurtarıcı olarak geldiklerinde, vahşi kapitalizmin sömürüsünden başka, akıtılan ve akıtılacak olan kanların kundakcılığının yanında, 24 Oçak kararlarının sopa ve dipcikle ülkemin başına geçirilen yoksulluk ve yolsuzluk mirasından başka bir şey değildi. Kendi Anayasalarına koydukları maddelerle hesap verme mercilerinden de kaçacak kadar da korkaktılar aslında. Bağımsızlık – özgürlük ve eşitlik ve adalet için gülerek ölüme giden gencecik insanların yürekleri yoktu onlarda.
 
Hangi birini yazayım, bu ülkeden herkes kendine demokrat. Ötekini savunmanın aslında kendini savunmak olduğu bilinci bir türlü yerleşemedi. Bu ülkede herkes haklı “öteki” haksız. Herkes birbirinin ötekisi. İşte kurtarıcılar bunu başardılar.
 
Kapitalizmin açmazı tavan yaptı. Küresel sermaye, küresel emek cephesine saldırmanın  senaryolarını yazıyorlar şimdilerde.
 
2008’in son günlerinde Filistin’de çocuklar ölüyor. ABD’nin tetikçi gücü İsrail yönetimi kana buladı Gazze’yi. 1 Mart teskeresinde “ABD Emperyalizmi Ortadoğudan defol” diyen devrimci, solcu, yurtsever ve barış savunucularının yanında yer almayanlar, şimdi ölenlerin ardında gıyabi namaz kılıyorlar. İnanmıyorum onlara, hiç ötekini savunmadılar. Aslında Filistini de savunmuyorlar. Çünkü dün Irak işgalinde de yoktular. Vietnamda da gıkları çıkmıyordu. Ve oy verdikleri parti işbirliğine devam ediyor. Başbakanın yaktıkları kişi ve kişiler BOP’in eş başkanı imiş.
 
Yorgunum.Bütün renklerin partisi yine bölünme noktasına geldi. Hem de yerel seçim arifesinde. Umutlar başka bahara .Ömrümün yeter mi bilmem. 2009’un umutların yılı olması dileğiyle…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol