Yerel Seçimler ve Demokratik Tavır
Bizi ilgilendiren yanı tartışmasız lider kararlarının demokrasinin bir prensibi gibi sunulmasıydı. Liderler partilerini şirket mantığı ile yönetiyor olması, parti içi demokratik hiyerarşiyi yok sayması bir yana, adaylara da “Sizleri ben atadım. Siz benim adamımsınız, hizmeti de benim adıma yapacaksınız” mesajını beyinlerine kazıyor. Onları kendine borçlu hale getiriyor. Ve karşılığında doğal olarak vefa bekliyor.
 
Bütün bunların altında kendi içinde bile demokratik değerlere inançsızlık, kendi üye profiline güvensizlik, seçmeni de müşteri gözüyle gören bir mantık vardır. Kendi adayını belirlemede yoksun bırakılan seçmen, dayatma adaylara oy vermekle bir usulü yerine getirmiş, liderin adayını koltuğa oturtma figüranlığını üstlenmiş olacaktır.
 
En kötüsü toplumun bu durumu kanıksamış olmasıdır. Geçmişte cılızda olsa parti içi demokrasi talebini yükseltenlerin bu kez iyice kaybolmasıdır. Biz dinozorlar bunları çeşitli platformlarda dile getirdikçe “doğru bu ama…” diye itiraz geldiğini biliyoruz. Demokrasiye “Amasız – fakatsız” inanmalısınız.  Bunu içinize sindirebildiğiniz ölçüde demokratsınız demektir.
 
Seçim sistemindeki demokrasi dışı uygulama, halk kitleleri üzerinde çok büyük tahribatlara yol açıyor. Kendini güçsüz, işe yaramaz, düşünemeyen, çıkarlarını savunmaktan aciz, yöneticisini belirlemede yeteneksiz, kişiliksizleştirme v.b. “ne yapabiliriz sistem böyle” gibi var olanı kabullenme. Hatta kendi hayatında bile çaresizliğe teslim olma ruh hali. İşte toplumsal çürüme budur.
 
Diğer bir sorun ise, kendini aday adaylığına hazırlayan bir yurttaşın parti yönetim kademelerinden torpil arama durumudur. O adayın tarafı yada karşıtı seçmen torpilde ne tür işler döndüğü konusunda gerçek yada hayali senaryolar üretiyor. Bu ülkede torpil olmadan hiçbir şey yapılamayacağını yada hiçbir mevkiiye ulaşılamayacağı, hiçbir işin görülemeyeceği ruh halinin kanıksanır hale gelmesidir. Kendini bir mevkiye taşımak isteyen kişi, torpil-muhtemel rüşvet, kayırma yöntemlerini kandi hayatında yaşadığından normal hayatın bir parçası olarak yaşamaya başlıyor. Elbette bu yorumları toplumbilimcilere bırakmak gerekir.
 
Toplumsal çıkarlar açısından bakıldığından, emekçi sınıfların köşeye sıkıştırılması, onların demokratik savunma imkanlarından yoksun bırakılmasıdır. Egemen güçlerin bundan insafsızca yararlanmasına karşı çıkmak – küresel krizin faturasını emekçilere çıkarmak isteyen çabanın önüne geçmek – sınıf çıkarları temelinde örgütlü gücü arttırmak, bize dayatılan bu seçimi adam adama markaj yerine demokratik ve ekonomik taleplerin seslendirildiği platforma dönüştürmek için çaba göstermek en akılcı yol gibi gözüküyor. Bu seçimler de partilerin ve adayların payandası değil, soran sorgulayan seçmen olmak için bir fırsata dönüştürmek daha anlamlı olur diye düşünüyoruz.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol