Silivri Facebook

Kalite

Siyaset ve insan (erkek ya da kadın) nitelemesinde kullanıldığında yaptığı çağrışım kişinin yüksek ahlak, hak ve hukuka saygılı, uzak görüşlü, bilgili, vefalı, barışçı, becerikli, sözü dinlenir, sözünü tartıp söyler, söylediğinin arkasında durur, kin gütmez, kibir tanımaz, başı dağlar gibi dik, yüreği denizler kadar engindir. Kısaca insan gibi adamdır- kadındır.
Çok mu idealize ettik. Ayrıca “insan hatalarıyla da insandır” sözü de biz insanlara özgüdür.
Ancak bir ülkeyi yönetiyorsanız veya yönetmeye talipseniz kalitedeki zaaflarınızı en aza indirmekle sorumlusunuz demektir. Çünkü yönetenin kalitesi, o toplumun da kalitesi konusunda fikir verir.

Yöneteni o toplumun aynasıdır. “Kazan yuvarlanır kapağını bulur.”
Sözü fazla uzatmadan 29 Mart yaklaştıkça siyasetin tansiyonu iyice yükseldi. Ama ne yükselmek.
 O ne tansiyon, müzmin krizlere bir de küresel krizle dibe vuran ekonomi, çığ gibi yükselen işsizlik, kapanan işyerleri, işsiz kalan insanlar. Havalarda uçuşan yolsuzluk dosyaları kimsenin umurunda değil.
Hoş, umurunda olması da gerekmiyor. Çünkü kabadayı kültürü, küfürbaz siyasetçiyi alkışlayarak deşarj oluyor, boşalıyor, mutluluktan uçuyor. Söyleyemediğini liderinin ağzından duydukça coşuyor. Lider kürsüden bakınca kalabalıkları çoşturacak sözcüleri özenle seçip haykırıyor. Kötü gidişten bunalmış insan selinin derdine çare önereceğine, bulacağına, sorumluluğun “öteki” olduğunu devamlı körüklüyor. Islıklar, yuh sesleri dalgalanıyor kuru kalabalık, liderin kuru ve boş sözlerinden mutlu mesut dönüyorlar evlerine ve sürüp giden bir boşluk ve hiçlikle.

“Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!”

                                AZIM HİKMET RAN

Başka söze  gerek varmı? Anlayana…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol