İYGAD Umut Nöbeti’nde
İstanbul Yerel Gazeteciler Derneği (İYGAD, bugün Silivri Ceza Evi Önünde Umut Nöbetine katıldı. İYGAD Başkanı Mehmet Mert yaptığı açıklamada ‘Gazetecilik yaptıkları için tutuklu bulunan tüm meslektaşlarımıza umut için, nefes için, ışık için gedik’dedi.
Tutuklu gazetecilere destek olmak ve moral vermek amacıyla 'Basın Konseyi' tarafından başlatılan 'Umut Nöbeti’nin 15'inci gününde İYGAD üyeleri Silivri Cezaevi önünde nöbet tuttu. Silivri Cezaevi önünde sandalye üzerinde tutulan nöbetleri gazeteciler sırayla birbirlerinden devraldı.
UMUT İÇİN, NEFES İÇİN…
Sabah erken saatlerde başlayan Umut Nöbeti’nde İYGAD Başkanı Mehmet Mert yaptığı konuşmada ‘Umuttan yana olanlar adına. Eşitlikten yana olanlar adına. Sevgiden, bahardan, iyiden, güzelden, doğrudan yana olanlar adına. İşte bugün Silivri Cezaevi önündeyiz. Biz geldik. Bir umut için geldik. Bir nefes için geldik. Bir ışık için geldik. Önünde bulunduğumuz Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan; Can Dündar için buradayız. Erdem Gül, Gültekin Avcı, Hidayet Karaca, Mehmet Baransu, Mikail Barut, Murat Çapan, Cevheri Güven, için buradayız’ dedi.
KABUL EDİLİR BİR DURUM DEĞİL
Mert konuşmasında hangi görüşe mensup olursa olsun kimsenin yazdıklarından dolayı hapis yatmasının kabullenilir bir şey olmadığını da ifade ederek şöyle devam etti ‘Gazetecilik yaptığı gerekçesiyle hakkında dava açılan, gözaltına alınan, tutuklanan bütün meslektaşlarımızın bir an önce özgürlüğüne kavuşmasını, kamuoyu adına yaptıkları mesleklerini icra etmelerini talep ediyoruz. Bu talebimizin son derece haklı bir talep olduğunu düşünüyoruz. Bu insanların görüşü nedir bilemeyiz. Kimden yanadır onu da bilemeyiz. Ancak bu tutuklu bulunan insanların tek bir noktası bizleri ilgilendiriyor. O da bizler gibi gazetecilik yapmalarıdır. Kim hangi görüşe sahip olursa olsun, yazdıklarından dolayı, söylediklerinden dolayı, fikirlerinden dolayı tutuklu bulunmaları, hapis yatmaları, bu çağda kabul edilir bir durum sayılamaz.
ÜLKEMİZDE GAZETECİLERE TAHAMMÜL YOK
Uluslararası Gazetecileri Koruma Cemiyeti (CPJ) yayınladığı rapor ile dünya genelinde hapisteki gazetecilerin sayısını açıklarken, raporda; Türkiye'de son bir yılda hapisteki gazeteci sayısında "dramatik" bir şekilde artış olduğunun altı çizildi. Rapora göre dünyada en fazla gazetecinin hapse atıldığı ülkeler arasında Türkiye ikinci sırada. Birinciliği ise, ülke nüfusu Türkiye'nin 17 kat fazlası olan Çin 49 gazeteciyle kapmış. Gazetecilere tahammül gösterilmeyen; Devlet karşıtı eleştirilere hiç tahammül edilmeyen ülkelerin başında gösterilen Türkiye gönül isterdik ki daha güzel alanlarda dünya ikincisi olsun! Ne yazık ki, gazetecilerini demir parmaklıklar arkasına gönderen ülke sıralamasında ilk sıralarda yer alan bu güzel ülkemizin artık daha iyi şeylerle anılmasını istiyoruz.
Amaç kolay yoldan para kazanmak olsaydı emin olun bugün gazetecilik yapanlarımızın çoğu çok daha iyi şartlarda yaşamlarını idare ettirirlerdi. Ancak; yöneticilerimizin hala anlamadıkları bir durum var ki o da şu; gazetecilik geçinmek için, para kazanmak için yapılan bir meslek değildir. George Orwell'in dediği gibi; "Gazetecilik, birilerinin basılmasını istemediği şeyi yayımlayabilmektir. Geri kalan her şey halkla ilişkilerdir." Bu ülkede yeterince halkla ilişkiler uzmanı var. Bu ülkede yeterince tüccar var, iş adamı var, esnaf var, siyaset adamı var. Ancak bu ülkede çok az sayıda mesleğini adam gibi yapmaya çalışan gazeteciler var. Bırakın da bu meslektaşlarımız görevlerini yerlerine getirsinler. Mapushanelerde çürümesinler. Unutmayalım ki; cezaevlerinde tutuklu bulunanlar gazeteciler değil, halkın doğru haber alma hakları ve iradeleridir. Bırakın bu iradeler özgür kalsın.
MESLEKTAŞLARIMIZ SERBEST BIRAKILSIN
İşte biz Türkiye'nin en saygın meslek örgütlerinden birisi olan; İstanbul Yerel Gazeteciler Derneği olarak; fikir suçlarından dolayı, gazetecilik yaptıklarından dolayı, habercilik yaptıklarından dolayı, birilerinin duymak istemediklerini söylediklerinden dolayı, okumak istemedikleri şeyleri yazdıklarından dolayı tutuklu bulunan bütün meslektaşlarımızın serbest bırakılmalarını talep ediyoruz. Bırakın bu güzel ülkemiz, büyük Türkiye Cumhuriyeti; daha özgür, daha müreffeh yarınlara, daha özgür gazetecilik, daha şeffaf yayıncılık ile birlikte daha çabuk ulaşsın...