SİAD Başkanı Hakan Kocabaş'ın Okunması Gereken Konuşması...

BAŞKANIN KONUŞMASI

Sayın Milletvekilim, Belediye Başkanım, Siyasi Partilerimizin İlçe Başkanları Mutlu Başkanım, Suna Başkanım, Zafer Başkanım, Halide Başkanım, Ozan Başkanım, Rektörüm, Ağır Ceza Reisim, Savcılarım, Kurum Müdürlerimiz, Başkan Yardımcılarımız, Meclis Üyelerimiz, TRAKYASİFED – KAGİD ve Esnaf Sanatkârlarımız ve STK Başkanları, Silivri ‘nin değerli Protokolü, Kıymetli Üyelerimiz, Basın mensuplarımız, Hanımefendiler, Beyefendiler ve çok değerlilerimiz, kıymetlilerimiz; herkesi sevgiyle, saygıyla, hürmet ve muhabbetle selamlıyorum ve iftarımızda lokmamızı bizle paylaştığınız için en kalbi duygular ile teşekkür ediyor, hoş geldiniz diyorum.

Geleneksel iftarımıza daha önce katılan dostlarımız bilirler; her Ramazan içime akan bir duyguyla kah Peygamber efendimizin veda hutbesinden, kah yardımseverlikten, kah birlikteliğin gücünden dem vurmaya çalışırım dilim döndüğünce.

Bildiğiniz gibi Peygamber efendimizin en önemli öğretilerinden biri; samimiyet, sevgi ve saygı üçgeni temel alan hadisleridir…

Biz Silivri SİAD Yönetim Kurulu ve üyeleri olarak; bu düzlemde ilişkilerimizi sürdürmeli düstur edindik. Çok şükür ki Silivri ‘de tüm kamu yöneticilerimiz ve irtibatta olduğumuz hemşehrilerimizde de aynı samimiyet ve niyetle birlikte olduk.

Kaymakamlarımızla, Belediye Başkanlarımızla, İlçe Siyasi Parti Başkanlarımız, Cumhuriyet Başsavcılarımız, Kurum Müdürlerimizle;

Öne saygıyı koymak şartıyla, neredeyse abi – kardeş samimiyetini önceledik.

Şimdi yine samimiyeti öne koyarak konuşmamı hazırladım ve bu iftarda büyüklerime; mesela anneanneme seslenerek başlayayım dedim.

93 yaşında kaymak tenli, pamuk saçlı anneanneme, anneme, babama… yani burada bulunan özel konuklarımız sizlere, Hülya Teyzeme, Türkan, Seciye, Zahide, Tuğba, Şükran Teyzeme, Füsun, Sema Teyzeme, Rober, İlyas, Nazif Amcama, Celal, Yaşar, Kamuran, Süleyman, Kadir, Ahmet Amcama.

Türk Aile geleneğimizde aile bireyleri arasında iki kıymetli vardır. Biri çocuklarımız, biri büyüklerimiz; anne-baba, anneanne – babaanne, dede – büyükbabalarımız yani.

Hayatın zorluğu, koşuşturması içerisinde bazen sizleri ihmal ettiğimiz olmuştur.

Bazen gelinlerinize, bazen damatlarınıza, bazen de kızlarınıza, oğullarınıza kızmışsınız, gönül koymuşsunuzdur. Hatta bazen ayrı yaşamaya karar vermişsinizdir, tıpkı bugün burada bulunan bazı misafirlerimiz gibi.

Yük olmayayım çocuklarıma diye düşünen çok da büyüklerimiz vardır elbet.

Ama aslında bizler ne yapsak da hakkınızı ödesek diye düşünmemiz gerekirken; ister cahillikten deyin, ister dünya koşuşturmasından deyin; yanlışlarımız oluyor ve sizlerin karşısında boynumuz eğiliyor.

Sizlerin yerine koyuyorum kendimi, her şeye rağmen çocuklarınıza kızamadığınızı, onlara kıyamadığınızı ve her ne olursa olsun ne kadar çok sevdiğinizi gözlerinizden anlıyorum.

Değerli büyüklerim, hep sizlerin yanınızda olduğumuzu bilmenizi isteriz.

Bakın Adnan, Murat, Hüseyin, Mesut Bey ve arkadaşlarım buradalar, biz de sizlerin oğullarıyız.

Volkan Bey Belediye Başkanımız burada.

Emniyet Müdürümüz Taner Bey burada, onlar da oğullarınız.

Bakın Kadriye Hanım Vergi Dairesi Müdüresi, eşim Şebnem Hanım, Belediye Başkanımızın eşi, onlar da sizlerin kızları.

Bizler dalıp gitsek de yaşamın içine, bilin ki hep sizlerin ellerini öpecek birileri olacak.

Bir eli öpülesi insan da kayınpederimdi; Allah Rahmet etsin.

2008 ‘in Temmuz ayıydı.

Evde beraberdik, öğlen yemeği yedik. “ Aman annen duyarsa yanarım, bunlar hep yasak bana” dedi. “ Boşver baba, sen yemene bak” dedim, “ Ben söylemem”.

Şimdi bazen hatırıma geliyor.

Diyorum ki; keşke “ Boşver baba” diyeceğime “ Boşver babacığım” deseydim, keşke bir de tatlı ısmarlasaydım…

Ben bunları bile söyleyemediğim için hayıflanırken, annelerini – babalarını kıranların keşkelerini düşünemiyorum bile.

Evet biraz samimiyetin dozunu kaçırdım belki.

Kendimden ve ailemden konuşarak empati yapmak istedim ama uzattıysam affınızı diliyorum.

Ramazan ayının artık sonuna geliyoruz.

Bu bereketli ayda güzel bir tebessüm bile sadaka yerine geçer.

Biliyorum sizler üzerinize düşenin fazlasını yapıyorsunuz. Ama bu Ramazan da üyelerimizden; servetlerinin zekâtlarını verirken biraz daha cömert davranmalarını rica ediyorum. Bu cömertliğe her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olan bir dönem içindeyiz.

Sizlerden, Belediye Başkanımızın Ramazan kolisi dağıtım seferberliğine katkı sunmanızı bekliyorum. En önemli ihtiyaçların geniş ihtiyaç sahiplerine ulaşması bizim milli – dini hasletlerimizden.

Artık eskidikçe sözü de uzattığımın farkına varıyorum. Demek ki artık görevi bırakmanın zamanı geliyor. Daha fazla sizleri sıkmadan bir kıssayı sizlerle paylaşarak sözlerime son vermek istiyorum.

Musa Aleyhisselam “ Ya Rabbi cennet komşum kim olacak, bildir de onunla gidip görüşeyim “ dedi.

Vahiy geldi “ Falan yere git, çarşının başında ki kasap dükkânın sahibini gör. O, veli bir kulumdur. Yalnız bilesin ki, onun çok önemli bir işi vardır, çağırsan gelmez. İşte o senin cennetteki komşundur.

Musa Aleyhisselam bildirilen yere gitti.

Kasaba, “ Ben sana misafir geldim “  dedi.

Kasap Musa Aleyhisselamı tanımıyordu. Ona hoş geldin deyip bir kenara oturdu.

Akşam evine davet etti, misafirini başköşeye oturttu, ikramda bulundu.

Musa Aleyhisselam dikkatle kasabın yaptıklarını inceliyor. Ocakta çömlek içinde et pişirdiğini gördü. Kasap bir süre sonra çömlekten bir parça et alarak küçük küçük parçalara ayırdı, bir kaba koydu.

Bir parça eti de misafirine verdi.

“ Benim önemli bir işim var, sen başla bende birazdan gelirim” deyip yan odaya geçti.

Musa Aleyhisselam bu önemli işi merak ediyordu.

Adam yan odada duvarda asılı zembili indirdi.

İçinde çok yaşlı mecalsiz bir ihtiyar kadın vardı. Kadına yemeğini yedirdi, beşeri ihtiyaçlarını giderdi ve ellerini yıkayıp misafirinin yanına döndü.

Musa Aleyhisselamın yemeğe başlamadığını görünce, sordu: “ Niçin yemeğe başlamadınız? “

Musa Aleyhisselam “ Sen bana zembilde ki sırrı söylemeden bir lokma yiyemem “ dedi.

Ev sahibi; “ Zembilde ki yaşlı annemdir. Çok yaşlı olduğu için takatten düştü. Evde bakacak kimsem de yok. Evleneceğim, fakat hanımım annemi incitir, onu üzebilir diye evlenemiyorum. İşe gittiğimde herhangi bir hayvan zarar vermesin diye zembile koyuyorum. Öğlen ve akşam yemeklerini verip, ihtiyaçlarını gideriyorum “ dedi.

Musa Aleyhisselam “ Bir merakım daha var “ dedi.

“Annen mırıldanarak bir şeyler söyledi, sen de amin dedin”.

Adam “Annem her hizmet edişimde “Allah seni cennette Musa Aleyhisselam ‘a komşu eylesin diye dua eder, ben de ihtimal vermesem de amin derim “ dedi. Musa Aleyhisselam dayanamamış “ Ey Allah ‘ın sevgili kulu, ben Musa Aleyhisselamım, Allah-u Teala beni sana gönderdi” dedi. Kıssadan hisse…

Allah hepimizi anne ve babalarımızın şefkatine nail etsin, onların dualarını alan evlatlarından etsin.

Bence tam zamanı; sımsıcak ana yüreğine, babanın destekçi kudretine sarılmanın zamanı.

Yanınızda ki annelerinizin ve babalarınızın ellerini tutun ve öpün.

Ve hatta anneleri ve babaları vefat etmiş üyelerimizin yerine de öpün.

Yarın soğuk bir taşa sarılacağınıza, bugün sıcacık ellere sarılın.

Bu vesile ile tüm ölenlerimize de Allah ‘dan rahmet diliyorum.

Herkesi tekrar sevgi ile saygı ile selamlıyorum, büyüklerin ellerinden öpüyorum ve yaklaşan Ramazan Bayramımızı şimdiden kutluyorum.

Allah tutabilenlerin oruçlarını, yapabilenlerin hayrını kabul etsin.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol