Evet Çıkarsa AK Parti’nin Kaybı Ne Olur? Ferhat GEZEREN
Yazının başlığını okuduğunuz da bir tezatlık var bu işte diyebilirsiniz.
Sonuçta evet kampanyası yürüten hatta bunun baş mimarlarından olan bir siyasi partinin, referandumda istediği sonucu alması neden o parti için bir kayıp olsun ki?
Eğer aklınıza böyle bir soru geliyorsa az da olsa haklılık payınız var. Ama yazımı okuduğunuz da bana hak verenlerinizin de olacağını düşünüyorum.
Gelelim sadede….
Aslında Ak Parti’nin kaybından kastettiğim şey Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki sayısal çoğunluğu kaybetmesi. Yani geçmiş dönemlere nazaran 2019 da yapılacak seçimlerden sonra Ak Partinin Meclisteki milletvekili çoğunluğunu kaybedeceği düşüncesindeyim. Bu düşüncemi dayandırdığım elle tutulur bir argümanım yok ama; 12 yıllık siyasi hayatımın bana kattığı az bir tecrübeyle öngördüğüm bir düşünce sadece.
Şimdi eğri oturup doğru konuşmak lazım. Daha doğrusu eveleyip gevelemeden bazı gerçekleri kabul etmemiz gerekiyor. Bundan önceki her seçimde Ak Partiye oy veren milyonlarca seçmenin tamamının partizan bir düşünceyle ve Ak Partiye olan sevdalarından dolayı oy verdiğini söyleyemeyiz.
Öyle ki; daha önce farklı siyasi partilerin seçmeni olmasına rağmen istikrarlı bir yönetim için oy verenler de var, ekonomik refahlarının, ticari hayatlarının bozulmaması için oy verenlerde var. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsına duyulan sevgiden dolayı oy veren seçmenlerimiz bile var.
Yukarıda saydığım sebeplerden dolayı Ak Partiye oy veren seçmenin 2019 seçimlerin de Ak Partiye tekrar oy vermeme olasılığının bulunması bence oldukça gerçekçi bir iddia. Çünkü referandumdan Evet çıkması durumunda yapılacak ilk seçimde Yasama ve Yürütme organları için ayrı ayrı oy kullanılacak. İstikrarlı bir yönetimin sistemsel olarak garantiye alındığı ve yürütmenin şekillendirildiği bir ortamda, yasamanın da güçlendirilmesi adına tercih yapan seçmenler mutlaka olacaktır.
Yani seçmen şunu düşünebilir….
Seçtiğim Cumhurbaşkanı ve ekibi görevinin başına geçecek ve Ülkenin idaresi için ivedilikle çalışmaya başlayacak. Tek başına iktidar çıkacak mı, hükümet kurulacak mı gibi endişeler taşımayacak. Bununla birlikte yasama organı için oy kullanırken de bu gerçekleri göz ardı etmeyecektir. Yürütmenin kurulması ve güçlendirilmesini talep eden bir seçmen aynı zamanda yürütmeyi denetleyecek olan yasama organının güçlü olmasını da doğal olarak isteyecektir.
Anayasa değişikliğinde bahsi geçen ‘’Güçlü Meclis’’ söyleminin altında yatan gerekçe de budur aslında. Meclisin tamamen yasama faaliyetlerine yoğunlaşması, yasa ve kanun çıkarmak gibi asli görevlerine odaklanacak olması, bakanlık makamlarına geçebilmek için Milletvekilliği sorumluluklarından uzaklaşılmayacak olması yeni sistemde meclisin en büyük avantajlarından bazılarıdır.
Tabi ki mevcut sistemde onlarca yıldır bulunan ama bugüne kadar hiç işe yaramayan ‘’gensoru’’ uygulamasının yerine, Cumhurbaşkanının gerçek anlamda denetlendiği güçlü ve etkin bir meclis oluşturulması önemli ve faydalı bir değişiklik olacak.
Ak Parti adına sayısal olarak öngördüğüm kaybın; Ülkemiz demokrasisi adına büyük bir kazanç olacağı kanaatindeyim. Bir siyasi partinin temsilcisi olsam da kendi partim de dahil olmak üzere yasama ve yürütmenin tamamının tek bir siyasi anlayışla oluşmasını doğru bulmuyorum. Farklı siyasi düşüncelerimizin bizim için bir zenginlik olduğu düşüncemi her zaman muhafaza ettim.
Bu konuyu gündeme almamdaki başlıca sebeplerden bir tanesi, sahada seçmenlerimiz arasında bu düşünceye sahip olanlarla bir araya gelmiş olmamdır.
Bugün Recep Tayyip Erdoğan’ın ülkenin başında olmasını, yürütmeyi ona teslim etmeyi düşünen ancak; mecliste yürütmenin de gerektiği gibi denetlenmesini sağlamak adına farklı bir partiye oy vereceğini beyan eden vatandaşlarımız var. Zaten Ülkenin menfaatleri söz konusu olduğunda feraseti geniş olan milletimizin her zaman doğru kararları almaya muktedir olduğunu her fırsatta dile getiriyoruz.
Öyle görünüyor ki; önümüzdeki ilk seçim olan 16 Nisan referandumun da büyük bir farkla Evet çıkacak. Akabinde 2019 yılında gerçekleştirilecek olan seçimlerde de aday olması halinde Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi kuvvetle muhtemel. Ama meclis seçimlerinde bugünkü tablonun aksine farklı bir oluşuma şahit olabiliriz. Milletvekili sayılarındaki değişikliğin oranlarını tahmin etmek kolay değil ancak; seçim barajının düşürülmesi ihtimali de hesap edilirse en az 5 partili ve dengeli bir dağılım olacağı düşüncesindeyim.
İşte tam da burada diğer siyasi partilere büyük bir sorumluluk düşüyor. Belli ki referandumdan istediği sonucu alamayacak Hayır cephesi.
O yüzden de enerjilerini 2019 yılına aktarmaları bana oldukça mantıklı geliyor. Belirleyecekleri iyi bir Cumhurbaşkanı adayıyla seçime girebilir ve toplumun kendilerini yürütmenin başına getirmesi için çalışabilirler. O olmasa bile Mecliste daha güçlü olabilmek adına seçmenin taleplerine eskisinden daha fazla kulak asmalı ve partilerinin meclisteki varlıklarını kuvvetlendirmek için tüm meşru yolları kullanabilirler.
İşte böyle.. Ne kadar haklı çıkar ya da ne kadar yanıacagim bunu zaman gösterecek. Seçim yoğunluğundan sebep son 10 gün içerisinde tekrar bir köşe yazısı yazabilir miyim bilmiyorum. Olur da yazamazsam Referandumdan Evet çıkması sebebiyle seçmenimize bir teşekkür yazısıyla karşınıza çıkmak üzere hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum…
Kalın Sağlıcakla.