Geçtiğimiz hafta ilçe gündemine bomba gibi düşen Silivri Çanta Mahallesi Gökhan Kurtulmuş Yaşlı ve Konuk Evinde yaşandığı iddia edilen ( Çünkü hala yargı süreci devam ediyor) tecavüz olayı ile ilgili o kadar enteresan şeyler olmaya başladı ki, şaşkınlık içerisinde kendimi gülmekten tutamıyorum. Olaya ilişkin açıklama yaptığını zanneden kişilerin saptırmalarına ve olaya duyarsız kalan bazı meslektaşlarıma şaşkınlık içerisinde gülüyorum. Belki olayı ilk kez duyan okuyucularımız vardır diye, tekrardan kısaca özetlemek istiyorum. Koca dayağından bıkarak eşinden ayrılan ve 2005 yılından bu yana Çanta Huzur evinde çalışarak ikisi rahatsız 3 çocuğu ile huzur evinde yaşamını idame ettiren M.A isimli kadın, tahmini olarak 3-4 ay öncesi, huzur evinin belediyeye bağlanması ile birlikte Engelli ve Yaşlı Koordinasyon Merkezi bünyesinde ki huzur evinden sorumlu olduğu iddia edilen A.İ tarafından tecavüze uğradığını ve Koordinasyon merkezi sorumlusu olan ve aynı zamanda A.İ’nin gelini olan E. İ ve eşi A. İ tarafından bu olayın duyulmaması için tehdit edildiğini iddia etti. Bu iddia gazetelere yansıdı ve devlet harekete geçerek konuya ilişkin soruşturma başlattı. Soruşturma sonrasında kayınpeder A.İ göz altına alınarak tutuklandı. Koordinasyon merkezi sorumlusu E.İ ve eşi A. İ ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Yani kısaca 65 yaşlarında olan ve iddialara göre Huzur evine sarhoş gelen hatta orada da alkol aldığı ve M.A’nın iddiasına göre zorla tecavüz ettiği söylenen kişi Savcılığın soruşturması sonucunda göz altına alınarak tutuklandı. Bu süreçten belediye başkanımız o kadar rahatsız olmuş ki, haberi yapan gazetecilerin ne şantajcılığını, ne mafyalığını ne de kişiliksizliğini bıraktı.
Rezilliğin sorumlusu bizmişiz…
Huzur evinde yaşanan gerçek rezilliği Nisan Ayı 1. oturumunda önerge vererek belediye meclis gündemine taşıyan Ak Parti gurubunun önergesini, meclis oturumu başlar başlamaz büyük bir sabırsızlıkla okutan ve hemen ardından zehir zembelek açıklamalarda bulunan Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar beni o kadar şaşırttı ki anlatamam. Kendisi tecavüze uğradığını iddia eden M.A isimli kadınla bir kez dahi yüz yüze görüşmediği halde ( M.A’ya bizzat sordum ve ‘beni yolda görse tanımaz. Görüştürülmedim’ dedi) çevresinde kendi hatasını gizlemek isteyen kişilerin kulağına üfürdüğü bilgilerle aynen şöyle bir cümle kurdu;
“- Orada kalan bir engelliye tecavüz edilmiş gibi bu haberi yayan kimliksiz, kişiliksiz, mafya vari bunu şantaj aracına dönüştürerek yapıp bu sosyal sorumluluğu, sosyal görevin yapılmasını engellemeye çalışan anlayışı ben burada rezil olarak tanımlamak istiyorum. Rezalet esas orda var.” evet bu içler acısı açıklama ağlanacak halimize güldürdü beni. Yerel ve ulusal gazetelerin, internet sitelerinin satırlarına da yansıyan tecavüz iddiası rezaletinin haberini yapan biz gazeteciler, kişiliksiz, kimliksiz, şantajcı ve mafya imişiz. Ve esas rezalet bizim bu haberi yapmamızmış. Bu açıklama karşısında şöyle bir düşündüm. Acaba, Engelli ve Yaşlı koordinasyon merkezi sorumlusu hanım, kayın pederini, huzur evine müdür yada sorumlu yapmadı mı?, sonra o zat oraya içki içip sarhoş gelmedi mi?, sonra defalarca tacizde bulunduğu kadını köşeye sıkıştırıp tecavüz etmedi mi? Sonra kadını konuşmaması için tehdit edip birkaç kez daha aynı rezilliği yapmadı mı? Olayı duyan gelini E. İle oğlu A. Mağdur olduğunu iddia eden kadını defalarca tehdit edip susturmadı mı? Kimsesiz, çaresiz, güçsüz 3 çocuklu kadın işten atılıp sokağa bırakılmadı mı? Sonra hakimler savcılar olaya el atıp, soruşturma başlatıp tecavüz ettiği iddia edilen kişiyi tutuklamadı mı?. Bütün bunlar M.A’nın okuduğunuzu söylediğiniz ifadesinde detayı ile yazıyorken. Siz baskı altında başkan yardımcınızın yanına çağırılan M.A’nın korku ile bu olayı yalanladığına inanırken, M.A’nın ifadesini alan kolluk kuvvetleri, savcılar, hakimler anlatılanlara inanmadı mı? İnanmasaydı. A.İ hala dışarıda olurdu ve o zaman biz gazeteciler haksız duruma düşerdik.
Bizim ne sizinle ne de kurumunuzla sorunumuz var…
Huzur evinde yaşanan gerçek rezaleti bir kenara bırakıp, ulvi bir hizmet veren Koordinasyon merkezinizin vermiş olduğu hizmetlere leke sürmeye, aksatmaya, sorumlu personeli demoralize etmeye çalıştığımızı ileri sürüyorsunuz. Başkan yardımcınız Elif hanımı övüyor ve savunuyorsunuz. Bizim ne Elif Hanınla, nede kurumunuzun moralini bozmakla uğraşacak halimiz yok. Bütün kamuoyunun tepkisinde olduğu gibi, sizin deyiminizle ulvi bir hizmet verilen huzur evinde yaşanan rezilliğin sorumluların ortaya çıkarılması ve cezalandırılması, belediyenin ve ilçemizin rezil insanlardan kurtulması için uğraşıyoruz. Siz verilen önergeye cevap vermek yerine olayı gündeme getiren gazetecilere hakaret ediyorsunuz. Ne yani bu rezilliği gerçekleştirdiği iddia eden kişilerin hiç mi suçu yok… Bütün bu anlatılanları irdeleyip doğruladıktan sonra gerekli sorumluluğumuzu yerine getireceğiz demek yerine, önünüze konulan rezilliğin sorumlusu olarak biz gazetecilerimi suçluyorsunuz? Eğer öyleyse gerçekten özür dileriz başkan… Ha! Bu arada bu haber için şantaj yapıldığından da bahsediyorsunuz.. Kime? Nasıl? Nerede? şantaj yapılmışsa şantaj yapılan kişi kimse onlar ile birlikte çıkın açıklayın… Son olarak, başta makamınız olmak üzere, Ak Parti’ye ve bir yerel gazeteye de ulaşan ihbar mektubunu ve o mektupta iddia edilenleri dikkate alıp almadığınızı da açıklayın… Bırakın kimin rezalet içerisinde olduğuna kamuoyu karar versin…