Silivri Facebook

T.C Mozaik mi? Ebruli mi?

Her iki filmde de bugünün yansımalarını görüyoruz.

Vali; değerli, dürüst, olması gerektiği gibi olan bir devlet adamının, ülkesine hizmet için çabalarını ve dış güçlerin işine gelmeyen, ülkenin zenginleşmesini engellemek amaçlı, tabii ki içerideki gözünü para hırsı bürümüş, yabancı hayranlarının da yardımıyla masum bir trafik kazası neticesi vahşice katledilişi…..

Güz Sancısı ise; hepinizin anımsadığı, o dönemde yaşamayanların bile sonradan öğrendiği 6-7 Eylül olaylarını nefis bir sinema şöleni halinde ama bir o kadar da dramatik sunumu.

Sinema eleştirmeni değilim, haddim değil, kendimce naçizane bazı eksikler bulmama rağmen son derece güzel iki film.

Vali’nin hayatını Ayşe Kulin’in yazdığı ve daha sonra dizi haline getirilen Köprü’den biliyordum.

6-7 Eylül olaylarının da utancını o dönemi yaşamamakla birlikte halen ve bugünlerde daha şiddetli yaşıyorum.

Benim okul hayatımda çok sevdiğim, Fransız, İngiliz, Amerika’lı, Ermeni, Musevi, Süryani, Rum ve tabii ki Müslüman arkadaşlarım, öğretmenlerim oldu. Ve aslında ağırlıklı rahibelerin okulu olsa da bizler bu ayrımı yaşamadan, sadece insani değerlerle büyüdük. Bizim o kadar çok kutlanacak bayramımız vardı ki…..

Daha sonra iş hayatımda en sevdiğim, en çok kavga ettiğim, birbirimize yollarımız ayrıldıktan sonra da referans olduğumuz iki patronumdan biri İstanbul’lu bir Rum, diğeri de Mardin’li bir Süryani oldu.

Bana aşık olan 4 çocuklu, evli Fransız da oldu, en büyük kazıklarını yediğim bir Kanada’lı ve Müslüman Türk de.

Eski eşim 2 nesildir doğma büyüme İstanbul’lu olsa da Kürt kökenlidir ama hiçbir zaman bunu vurgulamamıştır. Ancak ezilen biri olduğunu da söyleyemem, Yüksek Makine Mühendisidir, yurt dışında da çalışmıştır, ve fabrika kurabilmiştir.

Rahmetli annem konsoloslukta çalışan yeminli mütercim olup, evimize eski Yugoslavya’nın devlet bakanı Josip Broz Tito da gelmiş, Hintli yan komşularımız da olmuştur.

Çocukluk ve gençliğimin geçtiği Nişantaşı, Topağacı o yıllarda musevi vatandaşlarımızın ağırlıklı olduğu, çeşitli sanatçı dostlarımızla paylaştığımız, kardeşimin en yakın sokak arkadaşlarından birisinin adı Mathias olan ve üstümüzde oturan o dönem ülkemizde görevli bir Alman ailenin tek oğlu ile hayatımızı paylaştığımız mutena semtlerden biriydi.

Kurtuluş’ta oturan ermeni arkadaşımın büyükannesinin evinde yediğim yemeklerin tadı hala damağımda.

En yakın arkadaşlarımdan birisinin kocası musevi, diğer ikisinin ki ise ermeni asıllı Türk.

15 yaşında kordiplomatik bir davette annemin neredeyse hemen yamacında elle tacize uğradığım adam ise Suriye Başkonsolosu, hemen diplomatik bir skandala meydan verilmeden postalanmıştı.

Benim gayrimüslim arkadaşlarıma gelince, çoğunluğu başta Kanada olmak üzere, ABD, Fransa, Yunanistan, İsrail olmak üzere dünyanın dört bir yanına dağıldılar.

T:C. Bir mozaiktir, yok hatta ebrulidir lafları da böylece kadük oldu.

Şimdi bunları neden yazdım, günlerdir içim daralıyor, Davos’tan gına geldi. Ve sürü psikolojisinin ülkeyi nerelere sürükleyebileceğini iyi bilenlerdenim. Sağ-sol çatışmalarını bire bir yaşadım.

İsrail’in savunulacak bir yeri yok ama dünyanın terör örgütü kabul ettiği, çocuk, kadın yaşlı demeden vatandaşlarını hedef haline getiren Hamas için de neredeyse “Hürriyet köşe yazarı Yılmaz Özdil’in nefis başlığı ile” Ne Mutlu Hamas’lıyım deme noktasında da durup bir düşünelim.

Bu ülke sürü psikoljisi ile çok acılar yaşadı, kalan bir avuç gayrimüslim vatandaşlarımıza bu korkuyu yaşatmayalım.

Bu konuda yazacak çok şey var ama şimdilik bu hislerimi sizlerle paylaşmak istedim.

Hoşça kalın, sevgiyle kalın.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol