İlçemizdeki devir teslim töreninde ise eski ve yeni belediye başkanları kendilerine yakışan tarz ve üslupla birbirlerine “hoş geldin, güle güle” derken özellikle ilçemizde görev yapan bazı yandaş gazete ve kişilerin ileri geri konuşmaları ve kraldan ziyade kralcı davranmaları bu seçimlerin buruk bir hava içinde geçmesine neden oldu.
Her şeyin fazlasının zarar olduğunu varsayarak, üstelik küresel krizin bütün dünyayı sarstığı bir dönemde yapılan abartılı seçim masraflarının da kişisel bütçelerimize yansıyacağını da dikkate alarak bu kadar alayişe gerek var mıydı diye düşünüyorum..
Seçimden sonra partilerin nabzını yoklamak adına TV.’de yine M. Ali Birand’ın yönettiği, hem de Türkiye Genel Meclisi’ni 19 kişiyle temsilen yansıtan ve her partiden ikişer, üçer kişinin katılımıyla yapılan AKP ile CHP’nin masaya yatırıldığı bir oturum… Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun partisini temsilen katılan tek seçmenin en öne oturtulması ise nazik bir jestti.
AKP’li seçmen “Kaybetmedik, kazandık” diyen türbanlı hanım yüzde dokuz oy kaybını küresel krize ve yine AKP’li erkek seçmen de yerel seçimlerin genel seçimler gibi geçmediğini bu kayda bağlıyordu.
CHP’li seçmen ise; kriz için hükümetin hiçbir önlem almadığını, bu konuda bir alternatifi olmadığını, Ergenekon suçlamaları ile halkın ve basının üzerinde çok büyük baskı oluşturdular derken, AKP’li seçmen; “Bunu bir uyarı olarak algılıyoruz, düşüşü kabul etmiyoruz” diyordu.
Yine CHP’li bir hanım seçmen: “İşsizliğe duyarsız kaldılar.. Amerika ve Avrupa halkına ekonomik paketler sunarken bizim başbakanımız ne yaptı? Bankalarımızı, fabrikalarımızı, arazilerimizi yabancılara satarak bütçe açığını kapatmağa çalıştı.. Meydanlarda konuşma yaparken, halini anlatmak isteyen bir kişiye ‘Ananı al git, şerefsiz’ gibi sözler sarfetti.. Türk halkı bu üslubu sevmiyor.. Saygın ve örnek alınacak bir başbakan istiyoruz.. siyasi seviyemizi ancak bu şekilde koruyabiliriz” diyordu.
MHP’li seçmen; “AKP baş örtüsünü her seçim döneminde oy kazanma malzemesi yaptı ve yedi yıl bu vaadini tutamadığı için oy kaybına uğradı” derken, DP’li seçmende; “Gaziantep İslâhiye’de bir hanım başkan adayının türbanlı oluşuna AKP’nin karşı çıkıp tepki göstermesini ve hatta oylarının iptalini istemesi tüm partileri şaşırttı” diyordu.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin masaya yatırılmasından da; AKP’li seçmen “CHP bu seçimde kazanamadı, AK Parti’nin kaybettiği puanları sadece aldı.. Rozet takma töreninde çarşaflı kadınlara rozet takması ise bir şovdu ve kendi seçmeninden istediği oyu almamasına birazda bu şov neden oldu” derken laf yine dönüp dolaşıp türban üzerinde odaklanıyordu..
DTP’li seçmen ise; “Kimlik sorunumuzun çözülmesi lazım, Kürt sorunu sadece yol, köprü sorunu değildir. Kimliksiz ekmeğin tadı olmuyor” dediğinde MHP’li seçmen sert bir ses tonuyla; “Kürt sorunu deyip, sorunun adını söylemiyorsunuz.. Barzani ile birleşip toprak mı istiyorsunuz yani.. AK Parti doğuya yatırım yapıyor ama örneğin Diyarbakır Belediyesi bunu kabul etmiyor.. Biri sizin gibi Kürt sorunu diyerek, birileri türban üzerine, birileri de Ergenekon üzerine siyaset yapmağa ve memleketi bölmeğe çalışıyor” deyiveriyordu.
CHP’li seçmen de; Ergenekon davasında haklı, haksız birçok insanımız tutuklandı ve şuanda hapishanedeler.. Deniz Feneri konusunda adları yazılı ve görsel basında geçen zanlılar ise hala resmi veya özel işlerin başında” denilerek, kişisel ve özel eleştiriler ile oturum sona erdi.. Yorum sizin.
Benim yorumuma gelince; CHP’nin oylarını büyük ölçüde arttıran Kemal Kılıçdaroğlu’ndan ve Gaziantep İslâhiye’de Belediye Başkanlığı’nı kazanan türbanlı Malike Uludağ’ın, kamusal alan olan belediyede başını açıp, açmayacağı sorulduğunda; “Cumhuriyet kanunlarının gereği yapılacak” deyip, başına siyah bir peruk geçirerek göreve başlamasından başka kutlanacak bir şey olmadığını düşünüyorum.
Her şeyin fazlasının zarar olduğunu varsayarak, üstelik küresel krizin bütün dünyayı sarstığı bir dönemde yapılan abartılı seçim masraflarının da kişisel bütçelerimize yansıyacağını da dikkate alarak bu kadar alayişe gerek var mıydı diye düşünüyorum..
Seçimden sonra partilerin nabzını yoklamak adına TV.’de yine M. Ali Birand’ın yönettiği, hem de Türkiye Genel Meclisi’ni 19 kişiyle temsilen yansıtan ve her partiden ikişer, üçer kişinin katılımıyla yapılan AKP ile CHP’nin masaya yatırıldığı bir oturum… Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun partisini temsilen katılan tek seçmenin en öne oturtulması ise nazik bir jestti.
AKP’li seçmen “Kaybetmedik, kazandık” diyen türbanlı hanım yüzde dokuz oy kaybını küresel krize ve yine AKP’li erkek seçmen de yerel seçimlerin genel seçimler gibi geçmediğini bu kayda bağlıyordu.
CHP’li seçmen ise; kriz için hükümetin hiçbir önlem almadığını, bu konuda bir alternatifi olmadığını, Ergenekon suçlamaları ile halkın ve basının üzerinde çok büyük baskı oluşturdular derken, AKP’li seçmen; “Bunu bir uyarı olarak algılıyoruz, düşüşü kabul etmiyoruz” diyordu.
Yine CHP’li bir hanım seçmen: “İşsizliğe duyarsız kaldılar.. Amerika ve Avrupa halkına ekonomik paketler sunarken bizim başbakanımız ne yaptı? Bankalarımızı, fabrikalarımızı, arazilerimizi yabancılara satarak bütçe açığını kapatmağa çalıştı.. Meydanlarda konuşma yaparken, halini anlatmak isteyen bir kişiye ‘Ananı al git, şerefsiz’ gibi sözler sarfetti.. Türk halkı bu üslubu sevmiyor.. Saygın ve örnek alınacak bir başbakan istiyoruz.. siyasi seviyemizi ancak bu şekilde koruyabiliriz” diyordu.
MHP’li seçmen; “AKP baş örtüsünü her seçim döneminde oy kazanma malzemesi yaptı ve yedi yıl bu vaadini tutamadığı için oy kaybına uğradı” derken, DP’li seçmende; “Gaziantep İslâhiye’de bir hanım başkan adayının türbanlı oluşuna AKP’nin karşı çıkıp tepki göstermesini ve hatta oylarının iptalini istemesi tüm partileri şaşırttı” diyordu.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin masaya yatırılmasından da; AKP’li seçmen “CHP bu seçimde kazanamadı, AK Parti’nin kaybettiği puanları sadece aldı.. Rozet takma töreninde çarşaflı kadınlara rozet takması ise bir şovdu ve kendi seçmeninden istediği oyu almamasına birazda bu şov neden oldu” derken laf yine dönüp dolaşıp türban üzerinde odaklanıyordu..
DTP’li seçmen ise; “Kimlik sorunumuzun çözülmesi lazım, Kürt sorunu sadece yol, köprü sorunu değildir. Kimliksiz ekmeğin tadı olmuyor” dediğinde MHP’li seçmen sert bir ses tonuyla; “Kürt sorunu deyip, sorunun adını söylemiyorsunuz.. Barzani ile birleşip toprak mı istiyorsunuz yani.. AK Parti doğuya yatırım yapıyor ama örneğin Diyarbakır Belediyesi bunu kabul etmiyor.. Biri sizin gibi Kürt sorunu diyerek, birileri türban üzerine, birileri de Ergenekon üzerine siyaset yapmağa ve memleketi bölmeğe çalışıyor” deyiveriyordu.
CHP’li seçmen de; Ergenekon davasında haklı, haksız birçok insanımız tutuklandı ve şuanda hapishanedeler.. Deniz Feneri konusunda adları yazılı ve görsel basında geçen zanlılar ise hala resmi veya özel işlerin başında” denilerek, kişisel ve özel eleştiriler ile oturum sona erdi.. Yorum sizin.
Benim yorumuma gelince; CHP’nin oylarını büyük ölçüde arttıran Kemal Kılıçdaroğlu’ndan ve Gaziantep İslâhiye’de Belediye Başkanlığı’nı kazanan türbanlı Malike Uludağ’ın, kamusal alan olan belediyede başını açıp, açmayacağı sorulduğunda; “Cumhuriyet kanunlarının gereği yapılacak” deyip, başına siyah bir peruk geçirerek göreve başlamasından başka kutlanacak bir şey olmadığını düşünüyorum.