İşte size sadece Türkiye’nin değil bütün dünyanın izlediği son örnek;
Hepimizin bildiği gibi senaryo Mardin’in Bilge Köyünde uygulanıyor.. Konu; 24 yıldır süren aynı ailenin içindeki husumet ve bu husumet içinde de arazi davası, balık çiftliği ve su davasına kadar ne istersen var.. Son ve en önemli davaları da nişanlandığı anda öldürülen kızın niye Ahmet’e değil de komşu köyün genci Mehmet’e verilmesi meselesi tam 44 kişinin ölümüyle neticeleniyor.
Senaryonun en acı veren yanı katliamı yapanlar ve öldürülenler Çelebi soyadını taşıyan aynı aileden olup, eli silahlılar arasında 14 yaşındaki bir çocuğunda bu katliama alet edilmesi.. İkinci acı yanı ise bu köyün korucu köyü olup devletin ellerine teslim ettiği uzun namlulu silahlarla nüfus planlaması yapar gibi gözlerini kırpmadan, genç, yaşlı ve hamile demeden sadece kendi alileri Çelebilerden 35 kişiyi, diğerleri de yan köylerden nişana gelenleri düşmanca tarıyorlar.. Ve bu senaryoyu çok evvelden planlıyorlar.
Öldürülen damadın kız kardeşi 13 yaşındaki Sultan Arı olay anında su bidonlarının arkasına saklanarak kendini kurtarıyor ve gazetecilere “Bizden ne istediler” diye haykırarak şu açıklamaları yapıyor; “ İçeride hiç kimse kalmasın dışarı kaçanı da vurun deyip, vurulanlarında ölüp ölmediğini kontrol edip tekrar vuruyorlardı, tüm ailemi öldürdüler”!!!
Olay yerine gelen yeni Adalet Bakanımız soruşturmayı yürütürken DTP’li Millet Vekili hanımda şu beyanda bulunuyordu; “ Koruculuk tamamen lav edilmelidir, ellerindeki silahlar devlete aittir”
İlk defa DTP ‘li bir Millet Vekili’nin bu uyarısına hak veriyorum. Zira, bir zamanlar buradaki terörestik olaylarda bu silahlar “ Yanlışlıkla” adı altında askerimize de yöneltilmişti!!!
300 Nüfuslu olaylı köyün yetişkin erkeklerinin çoğunun öldüğü, hayatta kalıp gerisinin kadınlardan ve çocuklardan oluştuğu 24 yaşındaki İmamında şehit edildiği bu köy için Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu; “Dünyamızı cinler bastı, insanların kalpleri katılaştı, bu insanları bir Rahmet Eğitimine sokmak lazım” diyor..
Köyün öldürülen anne ve babalarından yetim kalan çocuklardan 35’ine devlet sahip çıkar ve koruma altına alırken geride kalan 35 çocuğuna da halktan sahip çıkılması konusunda da Mehmet Ali Birand da programında yer veriyor.
Bence, köyün sağ kalmış erkek ve kadınlarının biran evvel eğitime tabir tutularak ileride bu ve benzeri cehaletin ve vahşetin yaşanmamasını sağlamak devletimizin görevleri içine giriyor. Aksi halde İsmet İnönü’nün üç veciz sözünden biri olan “ FAZLA TEVAZUU GÖSTERME, SENİ SAHİDEN ZAYIF ZANNEDERLER” durumuna düşer..
Yada BİLGE olan köyün adını “CAHİL VE CÜHELA” köyü olarak değiştirip buraların korku filmlerine sahne olacak “ Film Çekim Seti” haline getirmiş oluruz..
Ve de böyle vakalar devam ederse Avrupa Birliğine değil Arap Birliğine bile giremeyiz.
Yazımı, yine İsmet İnönü’nün veciz sözlerinden biri ile noktalamak istiyorum; “CÜR’ET CEHALETTEN İLERİ GELİR”